Modernist İlahiyatçıların İnanmadığı Resûlüllah'ın "Dinde Hüküm Koyma" Yetkisi

İnsanlar, yalnız akıllarıyla iyiyi, doğruyu bulabilecek ve aralarında adaleti gerçekleştirebilecek özelliklerde yaratılmamışlardır. Hatta akıllarıyla içinde yaşadıkları dünyanın, ayın, güneşin ve yıldızların mutlaka bir yaratıcısı olduğunu düşünseler bile, O'na lâyık olan sıfatları bulmaları ve O'na hürmet ve ta'zimin nasıl yapılabileceğini bilmeleri ve keşfetmeleri imkânsızdır. Onun için yüce Allah, insanlara kendi cinslerinden hidayet rehberleri olan peygamberler göndermiştir. Peygamberler, diğer insanlardan farklı, onlara örnek olabilecek üstün kabiliyet ve özelliklere sahip kişiler arasından seçilmişlerdir. Bu tamamen yüce Allah'ın bir takdiridir. Bir kişi ne kadar zeki olsa, çalışsa ve gayret gösterse, peygamber olması mümkün değildir. Peygamberler "aleyhimü's-selâm", yüce Allah'tan gelen vahyi, insanlara bildirirler. Her şeyi yaratan Allah'ın var olduğunu, bir olduğunu, ortağı, eşi, çocuğu ve benzeri olmadığını, ibadete lâyık tek ilâh olduğunu tebliğ ederler. Son Peygamber Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz de Allahü teâlâ'nın kendisine vahyettiği son kitap Kur'ân-ı Hakim'i, dolayısıyla İslam dini'ni, insanlara bildirmiş ve 23 sene gibi bir zaman diliminde bu dinin akâid, fıkıh, ahlâk başta olmak üzere bütün yönlerini, ahiret hâllerini, kul ve hayvan haklarına varıncaya kadar mübarek sünnetiyle, hadis-i şerifleriyle açıklamıştır. Böylece İslam Şeriati vücut bulmuştur. Hazret-i Peygamber döneminde İslam Şeriati'ni kabul etmeyen Müslüman görünümlü kimseler ortaya çıkmıştır. Bunlara Kur'an-ı Kerim, münafık diyor. Kur'an'da açıklanan münafıkların hepsi kâfirdir. Sonraki devirlerde, özellikle Selçuklularda münafıklar, Bâtınîler ismiyle tarih sahnesinde görünürler. Ancak bunlar, İslam'a ve Müslümanlara karşı daha organize olmuş kâfirlerdir. İmam-ı Gazâlî'nin Bâtınîleri red ile ilgili kitapları vardır. Zamanımızdaki Bâtınîler ise, Tarihselciler, Dinî Çoğulcular, Kur'an Müslümanları, Hadis Münkirleri gibi isimlerle Resûlüllah'ın sünnetini her fırsatta aşağılayan, Kur'an'ı eleştiren ve Kur'an Ahkâmı'nı reddeden kişiler olarak kendilerini gösterirler. Bunların çoğu, ülkemizde İlahiyat, İslamî İlimler, Diyanet ve Diyanet Vakfı gibi Üniversite ve kuruluşlarda faaliyette bulunan İlahiyatçılar ile diğer İslam ülkelerinde din alanında çalışan içlerinde mason ve mürtedlerin de bulunduğu Dinde Reformistler'dir. Ülkemizdeki Bâtınîlerin bir kısmı alenenaçıktan "Peygamber, İslam'da hüküm koyamaz. Onun böyle bir yetkisi yoktur; dinde emir ve yasak, Allah'a âittir." diyorlar. Konu, şu başlıklar altında ele alınabilir: Âyetler, Modernist İlahiyatçıları Yalanlıyor Deliller: 1. Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'mine kadın için (Allah'ın ve Peygamber'in hükmüne aykırı olarak) kendi işlerini seçme hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse (verdikleri hükme karşı çıkar, onu kabullenmezse), şüphesiz ki, o, apaçık bir dalâlete düşmüştür (Ahzâb, 36). Âyette Hazret-i Peygamber'in dinî konuda hüküm verdiği ve verebileceği açıkça beyan ediliyor. Verilen hükmün kabul edilmesinin gerektiği, karşı çıkanların ise, dalâlete düşecekleri ifade buyruluyor. Kur'an'da "dalâlet" lâfzı ile hüküm verilmişse, o, küfürdür, diğer bir ifadeyle o veya onlar, kâfir olmuşlardır "Beydâvî, Ahzâb, 36". 2. Peygamber (aleyhisselâm) size ne verdiyse (veya emrettiyse) onu alın, size neyi yasakladıysa, ondan vazgeçin (uzaklaşın) (Haşr, 7). Ayette, Hazret-i Peygamber, emir veriyor ve yasak getiriyor. 3. Rabbin hakkı için, onlar, aralarında ihtilâf ettikleri şeylerde (Resûlüm) seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir darlık duymadan (onu) tam bir teslimiyetle kabullenmedikçe, îman etmiş olmazlar (Nisâ, 65). Ayette, Hazret-i Peygamber'in verdiği hükmün kabul edilmemesi, imansızlık olarak açıklanıyor. 4. O (Resûl) onlara (akıl ve şeri'atin öngördüğü) iyiliği (söz ve davranış olarak) emreder, onları (akıl ve şeri'atin iyi görmediği) kötülükten (söz ve davranıştan) nehyeder (yasaklar), onlara iyi ve temiz olan şeyleri helâl, kötü ve pis olan şeyleri de haram kılar (A'raf, 157). Âyette, Hazret-i Peygamber, iyiliği emrettiği gibi, kötülüğü de yasaklıyor. Haram ve helâli onlara açıklıyor. 5. Allah'ın (Kitapla) ve Resûlü'nün (sünnetle) haram kıldığını haram saymayanlarla ...savaşın (Tevbe, 29). Ayette, Hazret-i Peygamber'in haram kıldığını reddedenlerle savaşılması emrediliyor. 6. Bir şey konusunda anlaşmazlığa düştüğünüzde, hemen onu Allah'a (Kur'an'a) ve Resûlü'ne (sünnet'e) arz ediniz (Nisâ, 59). Müctehid Müfessirler bu âyetin tefsirinde şu açıklamayı yapıyorlar: İhtilâflı bir konunun çözümünü önce Kur'an-ı Hakîm'de arayın, şayet onda bulamazsanız, -sağlığında Resûlüllah'a müracaat edin. Vefatından sonra da- onun sünnetinehadislerine başvurun "Celâleyn, Beydâvî, Nesefî ve diğerleri.) 7. O (Hazret-i Peygamber), kendi arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) o (Kur'ân), ancak kendisine (Allah tarafından) bildirilen bir vahiydir (Necm 3, 4). Peygambere "aleyhi's-selâm" vahiy ve ilham gelir. Vahiy ve ilham olmadığı zamanlarda ictihad eder. Eğer ictihadında bir hata olursa, hata, vahiyle derhal düzeltilir. Çünkü Peygamberlerin "aleyhimü's-selâm", hata üzere kalmaları caiz değildir. Âyette görüldüğü gibi vahiy gelsin veya gelmesin, Hazret-i Peygamber, bâtıl ve lâgvboş söz konuşmaz. Beşer olduğu için "hata" ettiğinde, o hata, vahiyle derhal düzeltilmektedir. Onun için âyet-i kerimelerde ona uyulması emrediliyor. 8. Allah'a ve Resulüne itâat edin (Al-i İmran, 32). Resûle itâat eden, Allah'a itâat etmiş olur (Nisâ, 80). (Gönderdiğim) Resûle uyun ki, hidayete ermiş olasınız (A'raf, 158). (Resûlüm), şöyle de: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın (Al-i İmrân, 31). Âyet-i kerimelerde hidayetteimanda olmanın ve Allah'ın sevgisini kazanmanın tek yoluşartı, Resûle tâbi olmaktan geçmektedir. Çünkü o, rehber (Ahzâb, 21) ve rahmet (Enbiyâ, 107) olarak gönderilmiştir. Hadisler, Modernist İlahiyatçıları Tekzip Ediyor Deliller: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem buyuruyor: 1. Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de (vahiy olarak) verildi. Dikkatli olun, koltuğuna kurulan tok (kibirlişeytanî suratlı) bir adamın: "Size sadece şu Kur'an lâzımdır, onda bulduğunuz helâli helâl, haramı da haram kabul ediniz, yeter (Peygamberin hadislerini dikkate almaya gerek yok)" diyeceği günler yakındır (Ebû Dâvud, Sünnet 6; Tirmizî, İlim 10). O günler geldi. Modernist, Münkir ve Münafık İlahiyatçılar, "Bize Kur'an Yeter" diyerek Hazret-i Peygamber'in hadislerini kabul etmiyorlar. Bu itikatta olanlar, şu anda Üniversitelerimizde Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Siyer dersleri (!) veriyorlar. Bu hadis, "Peygamber, gaybı bilmez" diyenlere bir hediyemizdir! 2. Sizden biriniz -koltuğuna yaslanarak- Allah'ın şu Kur'ân'daki yasakladığı şeylerden başka hiçbir şeyi yasaklamadığını mı zannediyor (böyle mi düşünüyor) Şunu iyi bilin ki, vallahi ben (hem) öğüt verdim, (hem bazı şeyleri) emrettim, (hem de bazı şeyleri) yasakladım. (Benim emrettiğim ve yasakladığım) bu şeyler, Kur'ân(daki yasaklar) kadar vardır (Ebû Dâvud, İmâre 33). Hazret-i Peygamber'in Kur'an-ı Hakim'in dışında bizzat hadislerle emirlerifarz kıldıkları ve yasakladıklarıharam ettikleri vardır. 3. Ömer İbnu'l-Hattâb radıyallahü anh şöyle buyurdu: İleride bazı insanlar çıkacak -Kur'an'ın müteşâbih âyetlerini karşınıza çıkararak- sizinle mücâdele edecek (ve muhkem âyetlerini de yanlış tefsir edecek)ler. O halde onlara sünnetle (hadislerle) cevap verin. Çünkü sünneti bilenler, Allah'ın Kitâbı'nı daha iyi bilir (ve tefsir eder)ler (Dârimî, Mukaddime 17). Bu da Cennet ile müjdelenen Hazret-i