Rusya-Ukrayna savaşının mağduru; Türkiye

Günlerdir Rusya- Ukrayna savaşıyla yatıp kalkıyoruz. Bu savaş sanki "ülkemizde yaşanıyormuş" gibi tüm kesimler tarafından izleniyor ve hissediliyor. Ekonomi başta olmak üzere dış politika ve güvenlik konuları dâhil pek çok açıdan bizi ilgilendirdiği ve zora soktuğu gayet açık. Ne tür etkileri oldu denilecek olursa Öncelikle tek adam yönetiminin ülkesini ve dünyayı ne kadar büyük felaketlere uğratabileceği acı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çılgın bir adam, kafasına buyruk hareket ederek sadece ülkesini değil, işgal ettiği ülkeyi ve komşuları dâhil tüm dünyayı ateşin eşiğine getirdi. İkinci olarak biz Suriye üzerinden de Rusya'yla hem ahbap çavuş hem de kanlı bıçaklı ilişki içerisindeyiz. Bu gidişle şimdi de Rus yayılmacılığının Odesa ve Kırım'ı ele geçirmesiyle artık Karadeniz'i bir "Rus iç gölü" haline getirmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. pushfn('ads'); Üçüncü olarak ülkemizde bir süredir kurumların içi tamamen boşaltıldı. Beğenmediğimiz merkeziyetçi yönetimden daha kötü, monarşik düzene evirildik. Hiçbir kurumun inisiyatif alma imkânının olmadığı, tüm işlerin tek merkezden yürütüldüğü noktadayız. Hâl böyle olunca Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte tedarik zincirinde meydana gelen sorunlarla, gıda ve yağ kuyrukları ile karşı karşıya kaldık. NE YÂRDAN NE SERDEN VAZGEÇ(E)MİYORUZBugünkü önemli bir kriz de akaryakıtta yaşanan son gelişmeler. Evet, dünya piyasasında petrolün varil fiyatı arttı. Ama esas mesele paramızın hiçbir değeriönemi kalmadı, kâğıt oldu. Haftalarca faiz-nas tartışmasıyla ekonomik sorunlar perdelendi, arka planda neler döndüğünü göremedik. Evet, Türkiye olarak Rusya'nın yanındayız ama Ukrayna'nın karşısında değiliz, Ukrayna'yı tutuyoruz ama Rusya dostumuz gibi iki tarafı idare etme çabası, "bir ipte iki cambaz oynamaz" durumundan farklı değil. Bu nedenle iki tarafı yan yana getirip barışçıl bir çözüm sunma gayreti içerisine girmiş görünüyoruz. pushfn('ads'); Türkiye'nin soyunduğu uzlaştırmacıbarışçıl rolün gerçekte karşılığı olur mu bilinmez. Bilinen bir gerçek var ki o da, " Putin'in istediğini almadan vazgeçmeyeceği". Batılı ülkeler de durumdan istifade Rusya'nın hesaplarına ve mal varlığına el koyarak Putin ve onun oligarklarından kurtulma planları yapıyor. Al gülüm ver gülüm! Rusya'daki nükleer santrallerden ortaya çıkabilecek sızıntı tehlikesi de başlı başına ayrı bir felakettir. Enerji koridoru olmamız, NATO-Rusya arasında köprü noktasında olmamız bizim için ciddi sorunları da beraberinde barındırıyor. Aslında bunun büyük bir avantaj olarak kullanılması gerekirken bizi adeta iki ateş arasında ezilen bir durumla karşı karşıya getiriyor. Ne NATO'dan vazgeçiyoruz ne de Rusya'dan! Ne doğuluyuz ne batılıyız. Bu savaşın kazananı kim olur bilemeyiz. Göründüğü kadarıyla Rusya, Ukrayna'yı alır ama kendisi kaybeder, yok olursa sürpriz olmaz. Tek adamlığın verdiği güç ve hırsla bundan önceki işgal ve müdahalelerine sessiz kalınan Putin, bu sefer kendini bitirebilir. DIŞ POLİTİKADAKİ ÖNGÖRÜSÜZLÜKRusya-Ukrayna savaşında esas mesele şu; bizimle ilgisi olmayan iki ayrı ülkede cereyan eden bu savaş, adeta kendi ülkemizde yaşanıyormuş gibi bir durumla karşı karşıyayız. Dolar tüm baskılara, alınan tedbirlere ve illegal müdahalelere rağmen yerinde durmuyor, durdurulamıyor. Akaryakıt ve gıda fiyatları halkı perişan edercesine her gün zamlanıyor. Hele de yağ meselesi o kadar felaket boyutta ki izdihamlar, olmaz denilen görüntüler sık sık medyaya yansıyor. Bunun temelde iki nedeni var: Birincisi tarımsal üretimde kendi kendine yetebilecek bir ülke değiliz. IMF politikalarıyla üretimi frenledik. Köyden kente göçü artırdık, tarımda istihdamı azalttık. İkincisi dış politikadaki öngörüsüzlük ve basiretsizlik.