Donarak ölen çocuklar ve mağduriyetleri istismar

Her şeyin tadı kaçtı. İklim değişikliği ile mevsimler birbirine girdi. Yaz, kış oldu. Kış, bahar. Meclis kapalı, okullar tatilde, gurbettekiler heyecanla memlekete gitme hayalinde iken ani kara kış birden bastırdı. Geçtiğimiz yıl son yılların en sıcak, en kurak mevsimini yaşadık. Bu sıcaklık neticesinde dereler kurudu, ormanlar yandı. Kuraklıktan sebzeler-ekinler bitmediyetmedi. Barajlarda su seviyeleri düştü, mikroplar yayıldı. Hastalıklar çoğaldı. Bu yıl iyi bir yağmur var. Barajlarda doluluk oranı yükseliyor diye sevinirken kar-kış kıyamet karabasan gibi memleketin üzerine çöküverdi. Bu yıl belki 50 yıldır görülmeyen kar, pek çok yerde görüldü. Kar, buz, kış, kıyamet tüm memleketi teslim aldı. Öyle ki büyük şehirlerde bile hayat felç oldu. Ekiplerin çalışmaları yetersiz kaldı. İnsanlar, uzun saatler araçlarında mahsur kaldı. Binlerce insan evine gidemedi, geceyi aracında geçirmek zorunda kaldı. pushfn('ads'); Ne var ki bütün bunlar yaşanırken ülke yine iç çekişme derdinde. Böyle bir günde fatura yalnızca bir kurumakişiye İBB'ye kesildi. Başkanın kar yağdığı esnada bir lokantada yemek yediği konuşuldu. Kış kıyamette hükümet (parti) ile belediye ayrımı bir hayli gün yüzüne çıktı. Koordineli çalışması gereken kriz yönetimi organizesi ekipte valinin, bakanın olduğu yerde belediye başkanı gündeme alınmadı. Oysaki başarısızlık onlara mal edilmişti. Bir yandan da belediye başkanının sorumsuzluğu, vurdumduymazlığı, sadece medyatik şovmenliklerle dolaşması da işin cabası. BU BECERİKSİZLİK KİMİNMaalesef İstanbul Belediyesi'nin beceriksizliği neticesinde insanların bu durumda olmasına sevinen çok önemli bir kitleyi de göz ardı edemeyiz. Adeta insanların mağduriyet durumlarına sevinen, sırf rakip belediye başkanını kötüleyeceğiz diye insanların mağduriyetlerini istismar eden, bunun üzerinden topyekûn saldırıya geçen koca bir trol kitlesi var. Evet, İstanbul'daki mağduriyet belediye başkanının beceriksizliğiydi onun eseriydi(!) Peki, İdlib'de Afrin'de mahsur kalanlar, bölgede devrilen çadırlar, yıkılan ocaklar, donarak ölen çocuklar kimin sorumluluğundaydı pushfn('ads'); Evet, Ankara-İstanbul otoyolu kapandı. Bolu Dağı Tüneli'nde insanlar mahsur kaldı. Ankara-Aksaray yolu kar dağlarının temizlenmesini bekledi. Ama belki de ilk defa Gaziantep-Adana otoyolu 20 saat kapandı. İnsanlar karların arasında çığlıklar içerisinde bekledi. İnsanlar bebekleriyle saatlerce kaderlerine terk edildi. Ama bu haberlere bile düşmedi. Otoyollar, şehirler, kapalı. Beceriksizlik ise her yerde Tek dert istismar. Sadece vekiller değil devletin ajansı bile aynı havada Otobanı kapalı şehrin belediye başkanının maharetini sıralamakla meşgul Millet Antep'te otobanda mahsur iken kamu yayın kuruluşu Anadolu Ajansı, döne döne Başkan Fatma Şahin'in başarılarına sıralamakla meşguldü. Elbette insanları bir araya getirmesi beklenen felaketleri ve insanların mağduriyetlerini bir tarafa bırakıp bu durumdan cepheleşme çıkarmak, düşman üretmek, rakip suçlanacak diye sevinmek olsa olsa bize mahsus bir durum olsa gerek. Herkesin kafasında eğer İstanbul depremi olsa bu yönetimsizlik ve sorumsuzlukla halk ne hale düşer sorusu dönüp duruyor. Hele de buna hocaefendilerin, kanaat önderlerinin dâhil edilmesi bir yana. Tabi burada Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği için tutuklanıp cezaevine gönderilen kimsenin durumu hiçbir şekilde kamuoyunda yansıtılamadı. Evet, bugün geldiğimiz noktada yıllar önce söylenen ve dini hassasiyetleri de pek umursamamış bir şarkı nedeniyle gündem alabora edilirken, hele de çıkıp da "elinizde balıkla rakıyla kalırsınız, gerektiğinde çıkarırsınız"