Depremin düşündürdükleri

Korkunç bir deprem yaşadık ülke olarak. Deprem bölgesinde olalım, olmayalım acılar içinde boğulduk hepimiz. Bunun "kader" olmadığını bir daha, bir daha haykırdık. Rant uğruna derme çatma inşa edilen beton yığınlarının altında (şimdilik) 40 küsur bin can kaldı. Anılar kaldı, umutlar kaldı... Onlara ağladık, ağlıyoruz... Çocuklar, gençler, yaşlılar paramparça olduk...Bu, öylesine bir parçalanma ki televizyon kanallarında gözyaşı dökmeye ya da "yaptık, ettik, yapacağız, edeceğiz" tarzı nutuk atmalara hiç benzemiyor... İnsanlar can ile canan derdindeyken seçim hesapları yapmaya, beceriksizlikleri örtmek için koca koca laflar etmeye, ağız bozmaya hiç benzemiyor... Yapılan haklı eleştirileri görmezden gelmek, reddetmek, çoğumuzun inandığı kimi yardım derneklerine, izlediği televizyon kanallarına, basının bir kesimine gözdağı vermekse inanılası bir iş değil. Bu arada, depremin ardından yaşanan olumsuzlukların, ataletin hesabını kim verecek Sadece müteahhitler mi "HÜR FİKİRLER" VE BİR SORUElimde bir dergi var; Hür Fikirler. Kasım 1948'de "Matbuat Hürriyeti" başlıklı yazısında derginin yazı işleri müdürü Kemal Cündübeyoğlu şöyle diyor: "Türk hukuk lügatinde matbuat hürriyeti, şahsın fikrini yazılı veya basılı olarak ve bir makamın iznine ve daha evvel sansüre tabi olmaksızın yaymak hakkıdır... Kanaatimizce, sansür ve izin, artık, matbuat hürriyetine ait tariflerde yeri bulunmayan fuzuli bir unsur haline gelmiştir." Evet, sansür, kısıtlama, yasaklama gerçekten de "fuzuli bir unsur". Yine de bu topraklarda her dönemde her fırsatta varlığını hissettirmeyi sürdürmüş. Ama, kabul edelim ki iktidar partisinin bir yandan uzaya çıkma masalları anlattıkları şu yüzyılda baskıcı uygulamaları saygısız bir selamıdır bizlere. Bu vesileyle sormak istiyorum; eğitime neden ara verildi üniversitelerde Neden onca öğrenci alelacele yurtlarından çıkarılarak ayrı düşürüldü birbirlerinden, sınıflarından, hocalarından Sadece deprem korkusu mu Kolay mı onca öğrencinin adeta derdest edilerek