Erdoğan'ın vaadi ve gerçekler

Türkiye 14 Mayıs günü yapılacak iki önemli seçime, çok büyük bir felaketin ardından giriyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir yıl içinde bütün depremzedelere kalıcı konutlar yapmayı vadediyor.İlgili Bakanlık acele yer tespitleri ve ihaleler yapılıyor.Müteahhitler, milyarlarca liralık (eski parayla katrilyonluk) işler yükleniyor.Yakında temel atma törenleri de başlar ve Erdoğan o törenleri propaganda mitingine dönüştürür.Dilerim, bu vaatler gerçekleşir, depremzedeler en kısa zamanda en ekonomik şekilde kalıcı konutlarına kavuşur.Ancak tablo göründüğü gibi iyimser değil.Süreç içinde çıkacak sorunlara hazırlıklı olmak, kalıcı konutların gecikmesi ihtimaline karşı konteyner şehirler gibi geçici çözümler konusunda tedbir almak zorundayız.Bu işin bahanesi olmaz. Felaketten ders çıkarmalıyız. Felaketten önce yanlış ve eksik yapılanları tekrarlayıp yeni felaketlere davetiye çıkarma lüksümüz yok.Örneğin kalıcı konutlar için yer seçimi ve mikro-bölgeleme meselesine bir bakalım:Normalde 100 hektarlık bir alanın mikro-bölgelemesi için bütün jeolojik, jeofizik ve sismik testlerin tamamlanması için altı aylık bir süre gerekiyor. Ancak süreç bu kadar hızlı ilerlediğine göre ilgili bakanlık bu işi raporlama dahil bir aydan kısa bir sürede bitirmiş görünüyor.Hadi diyelim o çalışmaların bir kısmı daha önce TOKİ tarafından yapılmıştı. Ya da MTA'nın eski raporları esas alındı. Peki 150 bin konutun tamamında bu geçerli miElbette hayır!Kalıcı konutlar için yer seçme sürecine dahil olan kurumların bu işi nasıl bu kadar hızlı yaptıklarını bir sektör temsilcisinden duyunca kulaklarıma inanamadım.Geçmişte yapılmış sondajlardan elde edilen karotları sandıklarda şantiye şantiye dolaştıran şirketler varmış. Hızlı rapor ihtiyacı olan firmalar da o karotçu şirketleri arıyormuş ve sahaya indirilen bu karotlar oradan çıkarılmış gibi işlem görüp fotoğraflanıyor, fotoğraflar da raporlarla birlikte dosyaya konuyormuş.Bakanlık ya da yerel yönetimler ise kâğıt üzerinde kurallara uygun görünen o raporlar üzerinden işlem yapmak zorunda kalıyormuş.Yer seçiminde sorun olmadığını, boşuna evhamlandığımızı düşünelim.Diyelim ki yedi gün 24 saat çalışarak, hileye hurdaya gerek kalmadan raporları eksiksiz ve acil tamamladılar.Peki ya inşaat süreciDenetimlerin nasıl yapıldığını 10 ili yıkan büyük felaketten sonra gördük.Şirketler alelacele ihalelere giriyor, belirlenen maliyetleri kabul ediyor. Hızla inşaata başlamaya zorlanıyor.Ülkedeki ekonomik kriz ve artan inşaat maliyetleri nedeniyle adeta şirketlere iki yol sunuluyor:"Zarar et ya da zarar etmemek için bazı maliyetlerden tasarruf et."Şirketler ayrıca "Bir yıl içinde bitirin" baskısıyla da karşılaşıyor. Özbekistan'dan, Afganistan'dan kalıpçı ustası, inşaat ustası ithal etmeye hazırlanan bir ülkede bu baskının yaratabileceği sorunları düşünebiliyor musunuzBunlara bir de hak edişlerin zamanında ödenmemesi durumunu da eklersek, bu işleri üstlenen müteahhitlerin zarar ya da iflas etmemek için neler yapabileceklerini düşünebiliyor musunuzBu arada, depremden önce "sosyal konut" olarak 250 bin