Irak ve Suriye'ye 'İran' ziyaretleri

ABD'den son iki haftada Ortadoğu'ya iki kritik ziyaret yapıldı. ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley'ın geçen haftaki Suriye ziyaretinden sonra, bu hafta Savunma Bakanı Llyod Austin Irak'a gitti. Austin'ın gizli tutulan ve son anda duyurulan ziyareti, ABD'nin Irak'ı işgalinin yirminci yıldönümünün hemen öncesine denk getirildi. Bu ziyaretler zamanlama bakımından da önemliydi, zira İran ve Suudi Arabistan arasındaki diplomatik ilişkiler bugünlerde yeniden tesis ediliyor. Bu ziyaretler bu anlaşmanın da hemen öncesinde yapıldı.Malûm, Irak uzun süredir ağır ekonomik sıkıntı da yaşıyor. Bu ekonomik kırılganlık ve bu halin siyasette yarattığı zafiyet İran'a alan açıyor. İran hem Irak içinde hem de bölgede nüfuz alanını genişletiyor. İran'ın Irak üzerinden Suriye'deki milis güçlere senelerdir silah gönderdiği iddia ediliyor.Amerika'nın ve İsrail'in sahadaki en önemli rahatsızlıklarından biri bu. ABD'nin bölgede 'DAEŞ ile mücadele' diye izah ettiği faaliyetlerinin sebeplerinden biri de İran'ı bu bölgede dengelemek. Llyod Austin'ın ziyaretinin zamanlamasında önemli bir nokta daha var. Son dönemde İran ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasında gerilim büyüyor. Tahran yönetimi, Mahsa Amini'nin ölümünün ardından ülkede başlayan protestolar sürerken, Irak'ın kuzeyinden Kürt grupların İran içindeki gösterileri kışkırttığını, sınıra silah ve silahlı gruplar gönderdiğini iddia ediyordu. Buna misilleme olarak da, Erbil başta olmak üzere Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin topraklarını zaman zaman insansız hava araçlarıyla hedef alıyordu. Llyod Austin'ın Irak'a destek mahiyetindeki ziyaretinin bu boyutu da var. İran ise Savunma Bakanı Irak'tayken, ABD'ye 'müdahil olma' mesajını "insansız hava araçlarına müdahale edilirse karşılık verilir" şeklindeki tehdidiyle verdi. Amerika Irak'tan çekildi, ama bu ülkede hâlâ 2 bin 500 askeri var. Bu askerler bir anlamda Amerika'nın bölgeden elini eteğini çekmeye niyetli olmadığının işareti. Bilhassa da İran faktörü Irak içinde devredeyken.ABD Savunma Bakanı'nın "Irak'ın güvenliği, istikrarı ve egemenliği için işbirliğimizi genişletip güçlendirmeye devam edeceğiz" açıklaması DAEŞ ile mücadelenin ötesinde Tahran'a verilmiş bir mesaj olarak yorumlanıyor.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6915889;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6915889;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlardeniz-kilisliogluirak-ve-suriyeye-iran-ziyaretleri-6915889' });Çin sahaya iniyorBu hafta Ortadoğu'da yeni bir dönemi açan gelişme ezeli rekabet içinde olan İran ve Suudi Arabistan'ın "diplomatik ilişkileri yeniden tesis etme" kararıydı. Bu gelişme Türkiye de dahil bazı bölge ülkelerince olumlu karşılandı, ancak Amerika açısından gayet rahatsız edici bir durumdu. Buradaki rahatsızlığın kaynağı sadece bu iki ülkenin yakınlaşması değildi, belki bundan daha fazla bu mutabakatın zemininin Çin tarafından hazırlanmış olmasıydı. Pekin'in bu hamlesi, ABD-Çin arasında yeni bir mücadele alanının açılacağını ortaya koyuyor. ABD'li uzmanların yaptığı yorumlara bakıldığında bu tedirginlik açıkça görülüyor. Bu çerçevede en dikkat çekici yorumlar, ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Atlantik Konsey'in uzmanlarına ait. Örneğin Özel Operasyonlar ve Terörle Mücadeleden Sorumlu Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı William F. Wechsler bu gelişme ile ilgili şu ifadeleri kullanıyor: "Çin yirmi yıldır bölgesel siyasi nüfuzunu istikrarlı şekilde artıyor. Çin, bölgedeki çıkarlarının yalnızca ekonomik olduğuna dair söz vermiş ve siyasi oyuncu olmayacağını söylemişti. Dünya dünün vaatlerine asla inanmamalıydı, bugünün vaatlerine de kesinlikle inanmamalı" diyor.Eski bir istihbarat görevlisi olan Jonathan Panikoff ise "Ekonomik ve ticari bağlar yerini siyasi angajmana