Politikleşmiş birey

Seçime 21 gün kala siyasi atmosferi kaplayan kesif bir sis tabakası var sanki. Elbette daha dün sayılacak bir tarihte büyük bir deprem felaketiyle sarsılan toplumumuz birçok açıdan hala kendine gelemedi. Depremzede vatandaşlarımızın yaşadıklarıyla kıyaslanması elbette mümkün değil ama tüm toplumun büyük bir travma yaşadığı ve bu travmayı henüz atlatamadığı gerçeği bugünlerde yapılacak tüm siyasi analiz ve öngörülerde akılda tutulması gereken birinci unsur olmalı.Daha evvel de belirttiğim üzere böylesine zor bir ortamda seçimlere gidebiliyor olmak büyük bir başarı. Muhalif seçmenin yüksek sesle dile getirmese de aklındaki sorulardan biriydi "acaba seçimler yapılacak mı" sorusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konudaki net tavrı bu soru işaretlerini ortadan kaldırdı.Fakat seçimin yapılacak olması yeterli değil elbette. Çünkü seçimin hür, demokratik ve adil bir seçim olması gerekiyor. Bunun için de kamu otoritesi kadar biz vatandaşlara da sorumluluklar ve ödevler düşüyor. Bu sorumlulukların en başında seçim günü gidip muhakkak oyumuzu kullanmak birinci sırada geliyor. Fakat oy vermekle sorumluluğumuzu yerine getirmiş ve ödevimizi yapmış olmuyoruz.Şunu demeye çalışıyorumGeçenlerde TİP Genel Başkanı Erkan Baş katıldığı bir yayında (özetle ve mealen söylüyorum) siyasetin insanların hayatında çok fazla yer kapladığını ve bu nedenle de insanı insan yapan şeylere (sosyalleşme, sanat, doğa vb.) zaman kalmadığını söylüyordu. Elbette Erkan Baş'ın bahsettiği siyasetin ne olduğunu ve sözleriyle neyi murat ettiğini anlamak zor değil. Nitekim ilerleyen dakikalarda "dürüst insanlar siyasetle ilgilenmezse siyaset pis kalır" diyerek yanlış anlaşılmaları engelleyecek şeyler de söylüyor. Fakat sonradan tamamını izlediğimde ne dediğini daha net anlasam da ilk duyduğumda bir anlığına şaşırdığımı da söylemeliyim. Çünkü temelde bireyi ve toplumu siyasi bir varlık olarak ele alan ve tarih felsefesini bu çerçevede oluşturan bir fikrin temsilcisi açısından bir oksimoron gibi görünüyordu "insanların siyasetle bu kadar ilgilenmesi" sözü. Çünkü hayat baştan aşağı politiktir.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6936013;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6936013;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlardeniz-bayramoglupolitiklesmis-birey-6936013' });Bu düstur sadece solcular için de değil ülkedeki tüm bireyler için geçerlidir. Hayat politiktir ve biz istesek de istemesek de o siyasetin bir parçasıyızdır. Ama biraz demokrasinin kendisinden, biraz temsili demokrasinin yapısından biraz da içinde yaşadığımız zamanın ruhundan ötürü geniş kitlelerin siyasetle ilişkimiz sadece oy veren ve etkilenen düzeyinde kalmıştır. Yaşadığımız çağın çılgınlığına teslim olmamak için de bu düzeyi yukarı çekmek ve her bir bireyin (ütopik bir hedef olsa da) yasal ve meşru kanallar vasıtasıyla politikleşmesi gereklidir. Elbette siyasetle ilişkinin