İmparatorluklar kaç yılda yıkılır

İmparatorluklar bir günde yıkılmaz. Hatta bazen yıkılışları yüz yıl sürer; kendileri tarihten silinip gittikten sonraki bir asrı baştan sona etkileyebilir o yıkılış süreci. Bu gayet doğaldır aynı zamanda. İmparatorluk yıkıldığında ortaya bir dizi yeni devlet çıkar. Tüm bu devletler hem geçmişin travmalarını taşır hem de geleceğin umudunu.Bizim Cumhuriyetimiz de aynı durumdadır. Genç Türkiye Cumhuriyeti köklenip gelişirken Osmanlı da yıkılmaya devam etmektedir bir yandan da geride bıraktığımız yüzyıl boyunca; kimi bir daha asla geri dönmeyecek, kimi hiç değişmeden, kimi ise evrilerek yaşamaya devam eden, kültür, kurum ve gelenekleriyle Ve Cumhuriyet de bir yandan, bu aynen devam eden ya da evrilerek hayatta kalan kurum, kültür ve geleneklerin taşıyıcısı olurken diğer yandan da kendi kurum, kültür ve geleneklerini üretmektedir geride kalan asır boyunca.Geçmişten geleceğe aktarılanlar sadece bunlarla sınırlı değildir elbette. Toplumsal travmalar, yaralar ve sorunlar da bu sürecin bir parçasıdır. Onların da aynen aktarılanları olduğu gibi, değişerek aktarılanları ve yeni ortaya çıkanları mevcuttur. Ve bu travmaları atlatmak, bu yaraları iyileştirmek, bu sorunları çözmek çok ama çok zordur. Özellikle de geçmişten devredenlerini.90'lı ve 2000'li yıllarda Türkiye üzerine yapılan analizlerde Türkiye'nin toplumsal yapısı ile alakalı olarak iki temel "fay hattından" bahsedilirdi: "Etnik fay hattı" ve "inanç fay hattı". Tahmin edeceğiniz üzere de etnik fay hattı ağırlıklı olarak Kürt meselesini, inanç fay hattı ise daha çok laik-muhafazakâr ayrımını işaret etmek için kullanılırdı. Kimi zaman da Alevi-Sünni ayrımına işaret ederdi.Bugün geriye dönüp baktığımızda da görüyoruz ki bahsedilen her iki fay hattı da yıkılan bir imparatorluk ve kendisini iyisiyle kötüsüyle o imparatorluğun vârisi sayan devletlerden birinin kuruluşuyla ilgili meseleler aslında. Osmanlı'ya aşırı bağlılık da Osmanlı'yı kökten reddetmek de aynı sürekliliğin bir sonucu. İmparatorluk döneminde "bir şekilde" idare edilen etnik meselenin imparatorluğun son döneminde ve Cumhuriyet sırasında "hiçbir şekilde" idare edilememesi de aynı süreklilikle ilgili, laiklik ya da mezhep tartışmaları da Neyse.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6837971;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6837971;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlardeniz-bayramogluimparatorluklar-kac-yilda-yikilir-6837971' });Bugünün Türkiye'sinde ise bu fay hatları temel olarak ortada olmakla birlikte içeriğinde gözle görülür değişiklikler var. Olumlu manada da değil maalesef, olumsuz manada. Temel ayrımlar zaman zaman keskinleşerek devam ederken onlara yenileri ekleniyor. Etnik fay hattı bağlamında bugün bir "Arap" realitesini de konuşmak zorundayız mesela. Aynı şekilde inanç fay hattı da Alevi-Sünni ya da laik-muhafazakâr ayrımının ötesine geçmiş durumda. Mesela birtakım Sünni kanaat önderleri yine Sünni bir akım olan Selefilik ve Vahabilik ile aralarına net bir çizgi çekiyor. Aleviler ise kendi inançlarını yaşama mücadelesini birtakım radikal -ve çoğu Almanya kökenli- gruplardan ayırmaya çalışıyor. Elbette bu bahsettiğimiz radikal akımlar şimdilik endişe edilecek bir toplumsal tabana sahip değil ama yine de dikkatli olmak gerek çünkü tutunacak bir yer bulabiliyorlar kendilerine. Demek ki bir yerlerdebir şeyler yanlış.Neyse ki Türkiye adına