Hüseyin Ceylan Ağabeyin ardından

Yaklaşık otuz sene önceye dayanır tanışmamız. Kendisi hem hemşehrimiz hem meslektaşımız hem de komşumuz olmasından dolayı çok beraberliğimiz oldu. Haznedar denince Hüseyin Abi akla gelir.Hüseyin Abinin örnek alınacak birçok hususiyeti vardı. Meselâ Risale-i Nur dersine gelmemesi vaki değildir. Güngören'de bir apartmanın giriş katındaki derslere de hiç ara vermeden katılırdı ve öylesine dakikti ki, herkes Hüseyin Abinin kapıyı saat kaçta açacağını adeta bilirdi. Aynı şekilde Haznedar medresesinde ders bitiminde bizler gibi hemen oradan ayrılmaz, derse yeni gelenlerle ilgilenir onlarla sohbet ederdi. Çok farklı bir ders dinleme şekli vardı. Ders okuyanın bir kelime hatası olsa dahi hemen uyarırdı. Onun ders dinlemesi de çok farklı idi. Bütün vücuduyla dersi okuyana yönelir öyle dinlerdi. Öğretmenliğini hizmette kullanmıştır. Derslerinde Risale-i Nurlardan neleri anlattığını bizimle paylaşırdı. Uygun gördüğü öğrencilerine küçük Risalelerden sürekli dağıtırdı. Kendisiyle bir kaç defa Gümülcine ve İskeçe'deki dersleri katılmak için (2019'da) Yunanistan'a gitmiştik. Gümülcine'ye uğrayıp İskeçe'deki Cumartesi dersine katılacaktık. Gümülcine'de iken başımıza tatsız bir olay geldi. Hüseyin Abinin oradaki bir tavrını anlatmak istiyorum: Gümülcine'ye vardık, aracı park ettikten sonra bir arkadaşa uğrayıp medreseye geçecektik. Yolda ben bir kaç resim çektim. Üçümüz beraber yürürken polisler önümüzü kestiler. Bizi beş buçuk saat karakolda tuttular. Meğer ben yasak bölgede resim çekmişim. Neyse