Finlandiya NATO'ya ne kazandıracak

Türkiye'nin onayı ile Finlandiya'nın, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) üyeliği kabul edildi. NATO üyesi ülkeler ile Rusya arasındaki sınır 1.200 km'den 2.500 km'ye çıktı ve bu nedenle NATO üyesi ülkelerin yeni güvenlik konseptini geliştirmek üzere bir araya gelmesi gerekiyor. Sınırların 1.340 km uzağı Finlandiya ve Baltık Denizi sınır hattı artık tansiyonun en yüksek olduğu bölge. Bir NATO üyesine yapılan saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayan kolektif güvenliğin kapsamı da artık daha geniş bir sahayı kapsıyor. Ukrayna'nın Rusya tarafından işgali ile birlikte, NATO önem kazanmış durumda. NATO, Rusya'yı provokasyonlarını genişletmekten caydırmaya çalışırken, aynı zamanda doğrudan angajmandan kaçınmak gibi zor bir stratejiyi de yürütmek zorunda. Zira henüz NATO üyesi ülkeler Rusya ile doğrudan bir savaşa girmiş değiller ancak tüm imkanları ile Ukrayna'ya destek veriyorlar. Yeni dönemle birlikte NATO daha da zorlanacaktır. ABD öncülüğündeki bazı NATO üyesi ülkeler, Baltık Denizi'nde ve Karadeniz'de Rusya'yı kendi kıyılarına hapsetmek isterken, Kuzey'de ve Karadeniz hattında işler öyle kolay ilerlemiyor. NATO askeri ittifak tarihindeki en hızlı katılım sürecini yaşayan Finlandiya, kuzeyde sürece ivme kazandırsa da İsveç'in NATO üyeliğinin gecikmesi ve Türkiye'nin şerhini kaldırmaması işleyen planı askıda tutacaktır. Diğer taraftan, ABD'nin Türkiye'ye rağmen ve bilgilendirmeden Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya üzerinden Karadeniz'de Rusya'ya dirsek göstermesi bizim sınırlarımızı ve siyasi kapasitemizi her geçen gün zorlayacaktır. Türkiye bu süreci Kuzey hattına yoğunlaştırmak ve İsveç üzerinden bir zaman kazanma arayışı içinde. Baltık Denizi büyük ölçüde ittifakın bir iç denizi haline dönüşüyor. Bir çatışma durumunda bu Rusya'nın Kaliningrad ve Saint Petersburg'da konuşlanmış Baltık Filosunun hareketliliğini ciddi şekilde sınırlayacaktır. Zira her iki kent Rus donanmasının ana omurgasını oluşturuyor. Finlandiya'nın kısa bir süre içinde orada konuşlanmış Muharebe Gruplarını kendi kuvvetleriyle takviye etmesi bekleniyor. Dolayısıyla NATO'nun güvenlik konseptini şekillendirirken Rusya ile uzayan kara sınırı ve Rusya'nın en stratejik bölgelerine yakınlığını da dikkate alarak bir projeksiyon geliştirmesi gerekecek. Durum Uzak Kuzey'de, özellikle Rusya'nın nükleer silahlı denizaltıları ve uzun menzilli bombardıman uçaklarıyla Arktik Filosunun konuşlandığı Kola Yarımadası'nda da değişiyor. Bir çatışma durumunda, ittifak yarımadayı izole edebilir. Ama oldukça ciddi riskler oluşacaktır. Ancak hemen söyleyeyim işleyen yol haritasını dikkate alarak İsveç en fazla iki yıl bekletebilir. Zira ABD ve "NATO içindeki müttefikleri" kuzeyden ve güneyden Rusya'yı kıyılarına hapsetme stratejisini daha fazla geciktirmek istemeyecektir. İsveç NATO üyesi olmayan bir ülke olarak kalırsa, örneğin Baltık Denizi'nin savunulması konusunda büyük bir belirsizlik yaşanacaktır. Bu nedenle Ankara'nın ikna edilmesi gerekir. İsveç'in gecikmesi, şimdilik demokratik görünen kampta bir aksama olarak görülebilir. Bu durum NATO'ya karşı Rusya'da olduğu gibi yeni meydan okumalara zemin hazırlayabilir ve bazı liderleri de cesaretlendirebilir Karadeniz'de işler daha karışık. Türkiye Baltık denizindeki sürece ve Karadeniz'deki sürece doğrudan dahil olmak istiyor. İsveç kısa süre içinde bu sorunun çözülebileceğine dair umutlu değil. Zira Türkiye'deki yerel seçimleri görmek istiyorlar. Ankara kulislerinde AK Parti'nin yeniden iktidara gelmesi durumunda İsveç'in 2024'den önce üyeliğini kabul etmeyeceği konuşuluyor.