Düşünmek devrimci bir hüzzamdır

Hangi yaşta olursak olalım mutlaka bir aydınlanma yaşamışızdır. Bir ampul yanmış ve birden hayatın bir gizemini yakalamışızdır. Ölümle karşılaşmak ve hayatın ölümlü olduğunu idrak etmek de böyle bir şeydir. Bir yakınımız göçmüş ve sınırlı bir hayata sahip olmak bizi sarsmıştır. Bazılarımız bu yüzden yıllarca cenazelerden kaçmış, mezarlıklardan ürkmüştür. Yaş ilerledikçe bu korku ya ortadan kaybolur ya da takıntı halinde yakamızda kalır. Gerçi bir gerçektir, insan ölümsüzlüğü arar. Posthuman insan arayışları, Transhuman robotlaşma ve RNA, DNA dizilimlerine müdahale hep bunun icabıdır. Ki tıbbın gelişmesi de buna bağlıdır. Bağlıdır da açlıktan bir deri bir kemik kavrulan Afrikalılar, bir taraflardaki hapishane modeli fabrikalarda erken yaşta düşen işçiler, gizli atölyelerde çalıştırılan minik çocuklar gerçeğini değiştirmez bu... Üst sınıflar için çalışan bilim sıra alt sınıflara gelince bir tür elektrik süpürgesi gibi davranır. Yaşlı ve hastaları bertaraf eder, genç köleleri bir süre ayakta tutar. Tutar ki işler görülsün. Yoksa herhangi duygusal şey, bir vicdan söz konusu değildir. Bu dünyada ne bilim insanlarının ne de egemen fikriyatın merhamet ehli olduğunu söylemek için beynimizi çamaşır suyuyla yıkamak gerekir. Laboratuvarların sponsorları büyük ilaç şirketleri, politikanın para kaynağı (Amerika'da) silah üreticisi tekellerdir. Yoksa tüm insanlığı pençesine alan korona salgınında Biontec filan, birkaç doktorun sayısız milyar dolar servet kazanmaları nasıl açıklanır Para yoksa sağlık yoktur. Veya iktidar... Halka dönük sağlık sistemlerinin iyi çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz. Ama özel sigorta sistemleri bireyi sütü emilecek bir Hindistan cevizi olarak görür. Sütünüz bittiğinde çöpe gidersiniz. Öte yandan üst dünyanın özel sağlık merkezlerine gidenler, kendilerini ecnebi bir doktorlar dizisinde sanabilir. Yine de devlet hastanelerindeki reform ülkemizde vicdanların ölmediğini gösterir. Ölümsüzlük arayışı insan var olduğu sürece sürecektir. Zenginler ve fakirler arasındaki sınıfsal uçurum sürdükçe varlıklılar ömür uzatmak, yoksullar hastalanmamak için uğraşacaktır. Bu hep böyledir. Askerde ön cephede savaşanlar, emniyetin asıl polis kadrosu, şehirleri ayakta tutan emek, kıt kanaat yaşayanlardan gelir. Milletin yararına bir şeyler yapmak isteyen siyasilerde daima bir esmerlik, bir halk adamlığı gözlenir... Ne var ki para yağmaya başlayınca insan 'Beyazlamak' ister! Üst sınıfın bir konfor kokusu vardır. O kokuyu alan bir daha iflah olmaz. Çok genç, İstanbul sokaklarında