Adamımız Garaudy ve aydınlanmanın sefaleti

Marksizm'den İslam düşünürlüğüne geçiş yapan ve muhteşem bir beyin olarak büyük katkılarda bulunan Garaudy (Garudi) mühim insan... Garaudy daha içindeki Müslümanı keşfetmeden, dünyaca ünlü Marksist bir düşünür ve felsefe hocası iken rektörün karşısına çıkar ve "Yeni fark ettim, ben felsefe dersi verecek kapasitede biri değilim!" der. Rektör şaşırır, "Siz devlet doktorası yapmış birisiniz, bu dersi en iyi siz verirsiniz." "Mösyö" der Garaudy, "Elbette bu niteliklere sahibim, fakat ben bugüne kadar Antik Yunan'dan sonra 16. Yüzyılda (Dekart) Descartes gibiler ortaya çıkıncaya kadar hiç felsefe yapılmamış sanıyordum. Oysa gördüm ki bir Çin felsefesi var, bir Hint felsefesi var. Hele hele Avrupa'yı adam eden, bizi Orta Çağ karanlığından kurtaran bir İslam felsefesi var. Ben İslam felsefesini bilmiyorum, onun için bundan böyle kesinlikle felsefe dersleri vermeyeceğim..." Garaudy o andan itibaren üniversitede sadece resim sanatını bütün boyutlarıyla inceleyerek Rönesans'ı ve aydınlanma düşüncesini yeniden analiz eder. Aydınlanmanın defolarını, insanı tabiatın efendisi ilan ederek çevreyi tahribini; nükleer fizik yoluyla insanın imhasına nasıl yol açtığını anlatır. Bireyi, nesneler arasında bir nesneye nasıl dönüştürdüğüne parmak basar. Körkütük bireyciliği kışkırtarak totalitarizme nasıl vardığını gösterir... Ve noktayı koyar: "Batı, insanlık tarihinin tek merkezi ve çağımız değerlerinin tek yaratıcısı olma kuruntusunu artık daha fazla devam ettiremez." Bunları söylerken o bir sosyalisttir. Bizi vicdanlı Batı aydınıyla tanıştırır. Gerçek bir entelektüelin insafıyla müşerref olur, 'İnsaf dinin yarısıdır' sözünün ne anlama geldiğini idrak ederiz... "Geleceğin inşası hakiki bir medeniyetler diyaloğunu gerektirir. İnsanın kaybettiği boyutlarına yeniden ulaşması ve kaçırılmış fırsatların tekrar yakalanması için şarttır bu." Batı Rönesansı'nın parolası, Batı medeniyetine giriş password'ü İngiliz oyun yazarı ve şair Christopher Marlow tarafından 16. Yüzyıl'da zaten verilmiştir: "İnsanoğlu güçlü beyninle Tanrı ol! Her şeyin sahibi ve efendisi ol!" Batı bu işe insanlaşmış bir tanrıyla başlar ve akabinde insanı tanrı yapar... Bilimsel ve teknik buluşlar pratik aklı, ilahi bilginin önüne geçirerek girişimcilik ve atılganlık erdemlerini, sadakat ve teslimiyetin yerine koyarak şişkin seküler insanı inşa eder... İllâ ki büyük filozof-ressamlar Avrupa hümanizminin boşluklarını da görürler. Nitekim Delacroix (Dölakrua) Fas'ta Müslüman insanla, Van Gogh Japonya ile, Matisse ve Klee İslam'la buluşarak kendi 'red' cephelerini oluştururlar...