Bizim resmi enflasyon yüzde 80 ama yüzde 8 enflasyon olan Avrupa ve Amerika daha kötü durumdaymış

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER Bizim resmi enflasyon yüzde 80 ama yüzde 8 enflasyon olan Avrupa ve Amerika daha kötü durumdaymış Amerika'da bir iki günü tek başına geçiren Erdoğan bu süre içinde önceden planlanmış bazı görüşmeler yaptığı, bazı televizyon kanallarına röportaj verdi. New York'ta, Amerikan PBS kanalının konuğu olan AKP Genel Başkanı tıpkı Türkiye'deki gibi "Ben bir ekonomistim, bilirim bu işleri" dedikten sonra bakın ne dedi; "Enflasyon aşılamaz bir ekonomik tehlike değildir. Ben ekonomistim. Şu anda yüzde 8, yüzde 9 enflasyonun bile tehdit ettiği ülkeler var. Bizde yüzde 80 var. Biz şu anda 250 milyar dolar ihracatı yakalamış bir ülkeyiz. Benim ülkemde marketlerde raflar boş değil. Ama Amerika'da bile bugün raflar boş, Fransa'da raflar boş, Almanya'da raflar boş." Gerçi gerçek enflasyon Erdoğan'ın dediği gibi değil. En iyimser tahminlerle yüzde 180'i bulan enflasyonun hız kesmesi de şimdilik pek olası görünmüyor. Ancak Erdoğan buna rağmen "iyi bir ekonomist" olarak durumdan çok rahatsız değil. Açıkça "Ne var yani, yüzde 8 enflasyonu olan ülkeler bile var" diyebiliyor. Burada merak ettiğim konu şu: Erdoğan ekonominin iyiye gitmesi için önlemler alacağına bir taraftan enflasyonu körükleyecek işler yaparken diğer taraftan Avrupa ülkelerinin çektiği sıkıntıyı Türkiye'deki çok kötü ekonomik gidişe bir bahane olarak sunuyor. Saray medyası da haftalardır Avrupa ve Amerika'daki krizleri anlatıyor. Avrupalıların bu kış donacağını ileri sürüyorlar ve akın akın Türkiye'ye gelen Almanların, İngilizleri, Fransızların kışı Türkiye'de geçireceğini ileri sürüyorlar. Ama hiçbiri Türk parasının değerinin her gün düşmesi ve hızla yükselen enflasyon sayesinde Türkiye'nin "Euro kazananlar için cennet" olduğunu dile getirmiyor. Elbette Türkiye'ye bir akın olabilir ama bunun nedeni bu iktidarın kötü ekonomik politikalarının bir sonucu. AKP Genel Başkanı, PBS kanalına yaptığı açıklamalarda mal bolluğu ile övünürken gerçek olmayan sözler de söylemiş. Örneğin "Benim vatandaşım şu anda istediği her türlü ürünü marketlerde bulabiliyor. Örneğin şu anda yeni bir adım attık" dedikten sonra eklemiş: "O da şu, Tarım Kredi Kooperatiflerimizde ürünler çok çok ucuz fiyatla satılıyor. Bunlar diğer zincir marketlerden çok daha düşük fiyatlı. Bizim için şu anda enflasyon bir sıkıntıdır ama yılbaşından sonra biz enflasyonda da bu sıkıntıyı aşacağız ve yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz." Erdoğan Tarım Kredi Kooperatiflerinin çok ucuza ürünler sattığını belirtmiş konuşmasında ama herhalde bu marketlerdeki fiyatların diğerleriyle eşit hale getirildiğinden haberi yok. Erdoğan rahat biçimde tıpkı Türkiye'de konuşur gibi konuşmuş. Gerçi sorular Türkiye'deki gibi değil, Amerikalı gazeteci ciddi sorular yöneltmiş ama verilen cevapların doğru olup olmadığını o anda öğrenme olanağı olmadığı için daha fazla zorlamamış. Örneğin "Gerçekten bu koşullarda seçimi kazanacağına inanıyor musunuz" diye sormuş gazeteci. Erdoğan halkın arkasında olduğunu yaptığı mitinglerdeki coşkunun bunu gösterdiğini söylemiş. Amerikalı gazetecinin aklına "Peki o kalabalıklar devlet zoruyla toplanmıyor mu" diye sormak gelmez, çünkü gerçeği bilemez ki. HOŞUMA GİDEN ŞEYLER Rezilliğe çok zarif ve anlamlı tepki Elazığ'da çok rezil bir olay yaşandı. Kenti ziyarete gelen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na bir sürpriz hazırlanmıştı güya. Kılıçdaroğlu'nun ve bazı CHP'li yetkililerin kimi konuşmalarından cımbızla seçilmiş cümleler kentin bütün billboardlarına asılmıştı. AKP milletvekilleri ve trol ordusu bu fişlerin asılmasıyla yoğun bir kampanya başlattı. Elazığ, Kılıçdaroğlu'nu böyle karşılıyordu. Bu rezilliğin sorumlusu ise belli değil. Çünkü afişlerde imza yok. Bu afişleri kim hazırlamış, parasını kim ödemiş bilgi yok. Bir siyasi partiye karşı nefret suçu işlenmesine karşı kentin ne Valisi ne Emniyet Müdürü bu rezilliğe müdahale etmemiş. Hatta merak edip billboard şirketine, "Bunları kim astırdı" diye bile sormamış. Buna karşı Vali, Emniyet'e emir vererek Kılıçdaroğlu'na "Elazığ'a hoş geldiniz" yazan bütün pankartları toplatmış. Bu da gösteriyor ki bu afiş rezaleti bizzat devlet güçleri tarafından yapılmış. CHP Genel Başkanı ise buna karşı çok zarif bir tepki göstermiş. CHP'yi karalamaya kalkan afişlerden birinin önünde fotoğraf çektirip bunu Twitter hesabından şu cümle ile paylaşmış: Bay Kemal'in şehre ziyaretini provoke etmek için, her yeri bunlarla donatmışlar. İnanın genelde hiç umursamam Saray provokasyonlarını; ancak üzücü olan şey şu ki, bu ucuz provokasyonlar yapılırken, yurttaşlarımızın kırılan kalplerinin ne olacağını kimse düşünmüyor. Şimdi 100 puanlık bir soru: AKP Genel Başkanı herhangi bir kente gitmeden önce billboardlara cımbızla seçilmiş cümleleri asılabilir mi Asılırsa ne olur DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER Kimse "Konuşuyoruz" diye hesap sormuyor Türkiye'nin yeri doğu mu batı mı olmalı Bu soru sıkça soruluyor son günlerde. AKP Genel Başkanı'nın Özbekistan'da Şanghay Örgütü üyeleri ile buluşması bu sorunun özellikle sorulmasına temel oluşturuyor. Özbekistan'dan Amerika'ya geçen Erdoğan ise aynı sorunun bir Amerikan televizyonunda sorulması üzerine Avrupa Birliği'ni suçlayarak "Bizi 52 yıldır oyalıyorlar" dedi. "AB bizi yanına yaklaştırmayacak ve ondan sonra da 'Niçin şurayla görüştü, niçin burayla görüştü' diyecek. Görüşürüm. Bu görüşmeleri yaparken de biz Avrupa Birliği'ne bu noktada hesap verecek değiliz" diyen Erdoğan dünyanın tüm ülkeleriyle