Çokları vardır dönmez. Aklıyla pişirir olacakları. İçinden geçenler materyalin kaba malzemesine dönüşür. Geleceğin metasına geçmişin görkemli günlerini kabuklaştırarak inşasına yükselti vermeyi, resmiyetin duvarına yapıştırılmış zorunlu fotoğraf sanır. İnşasına inanarak yükselttiği görüntüye durmadan demir yığmaya uğraşır. Kubbenin altı sığınılmamış boşluk gibi yukarıda dururken, aşağıda velayeti kendinden olmayan bir gurur saklanmaya hacet duymaz. Akıl önde cephenin küsuratı hesabına dalarken zamanın sarkaçları bir sağa bir sola gelgit perendesiyle kıyısız dalga oluşturur. Kıyıların denizsizliği orman yeşilini ulularken içindeki cümbüşü meydana getirenleri devlete borçsuzluk kuyruğuna geçmişçesine itminan meltemi yapar. Her şey gerekçelidir, gerekçeye inandığı kadar gerçeğe inanmaz. Aklın uzattığı ipi başının üstünde taşıyarak kendi varlığını rakamların müsterihine adım adım adamışlığın ezberini yaşar. Dönmez çünkü akıllıdır. Gerekçesi göz seviyesinde. Kendince her şey iyi. Sınırlar korunuyor. Ekmek var sıkıntı yok. Müşterek geçmişin güzelliği mi, hadi canım sende! Akıl akıldan üstün değil akıl tek başına üstün! Merhaba üstün! Duygu sanki komşu çocuğu, o kadar bile değil mahalleye yeni taşınmış yabancı. Oysa hiç de öyle değil, ağlasa hemen tanır onu, acı çekse bilir, hasret kalsa senlibenli olur. Ama akıl yol vermiyor. Köşe başında azılı bir harami gibi bekliyor. Neden döneyim ki vesvesesini sürekli taze tutuyor. Bu arada gönül küçüldükçe küçülüyor. Yakında cenazesi bile kalkabilir. Olsun ne gereği var ki gönlün, akıl her şeyi akıllıca yapıyor ya! Dönmekte neymiş! pushfn('ads'); Teraziyi elinden bırakmayan 'dönmez', aklın erleriyle kendi etrafını çevirmiş küsurat hesaplarında hep kârlı çıkıyor. Gönül arada bir başını kaldırsa da onu görünmez oluncaya kadar karanlık bir mahzene yolluyor. Karanlığa yolcu etmeden bir kere dinlese belki her şey billura kesecek. Geçmişin görkemli günlerine görkemli günler eklenerek masmavi zamanlar meydana gelecek. Hep tazeleştiği için ebediyen kabuksuzlaşacak. Bir kere dönse daima dönmüş olacak. Gönül ocağında dönme diye bir şey kalmayıncaya kadar bir olarak karşılıklı hür kalacak. Aklın yollara diktiği budaklar düz, dümdüzleşecek. Gönlü dinlese, bulutlardan henüz çıkmış güneş, sessizlikten yapılmış buğu, yalnızlıktan tütmüş tütün bütün rüyayı saracak. Çünkü hayat kaldığı yerden hayattır, anlar birbirine kesintisiz. Aklın cetveli kırılıp atılınca gönlün sere serpe cetvelsizliğinde haritanın köklerine inerek ebediyetin ufku serpilir. Birleşik anılar sınırsızlığında birlikte ağlanır birlikte gülünür. Gönül gerçektir. Gerçek çıkarsızdır. Dönen öylesine döner, bir tele dokunur, hayatın sonsuz düzenleri güzellikler