İki Naci

Çoğunluğun yaşadığı düzene uymayan her insan hemen dikkatimi çekmiştir. Ya düzenin bir adım önünde ya da düzen tarafından dışlanmış olduğundan bana hep 'gizemli' ve 'keşfedilesi' geliyor. Bu bazen tek başına bir insanken bazen de bir topluluktur düzene uymayan. Her iki durumda da nedenin nasıllığı merak konusu olabiliyor. Bazen de nedenin nasıllığını sonradan öğrenmek çok şaşırtıcı... Doksanlı yılların sonları olmalı (1998), neredeyse her gün görüştüğümüz Naci ile bir çayevinde oturuyorduk. Hayatımda Naci ismini ikinci kez bu dostumdan duymuştum. Tanzimat dönemi şair ve yazarlarından Muallim Naci haricinde ilk defa bir Naci ismiyle karşılaşmıştım. Şiir, edebiyat ve ülkenin gidişatı hakkında konuşuyorduk. Konu bir gürültü meselesine geldi. Söz arasında, "Çingene gibi" dedim; kastım çok gürültü yapıldığıydı. Çünkü amaçsız biteviye gürültü yapanlara, "Çingene gibi" şeklinde bir deyim dahası benzetme kullanılır. İki kez bu deyimibenzetmeyi kullanınca üçüncüsünde Naci birden bana döndü, "Çingenelerden ne zarar gördün" dedi. Şaşırmıştım. "Çingenelerden bir zarar görmedim" dedim. Ben böyle söyleyince, "Neden 'Çingene gibi' diyorsun" dedi. "Bu bir deyimdir, gürültü yapanlara, 'Çingene gibi' derler, hem sana ne Çingenelerden seni ne ilgilendiriyor" demiş gülmüştüm ki Naci, çok şaşırdığım hayatımda çok nadir derecede öyle şaşırmama sebep olan cümlelerden bir cümle söyledi, Naci, "Ben Çingene'yim" dedi. O kadar şaşırmıştım ki farkında olmadan oturduğum masadan ayağa kalkıp, "Sen Çingene olamazsın" demiştim. Naci, "Ben Çingene'yim, ailem Çingene, ama biz şehirli Çingene'yiz" demişti. "Ailem şehirde yaşıyor, Çingeneler genelde kaba saba görülür ya, o yanlış, biz öyle değiliz" demişti. Naci, ilahiyat fakültesine gidiyordu, üniversite yıllarımda çok sevdiğim bir dostumdu. O ana kadar Naci'nin Çingene olduğunu bilmiyordum. Naci'nin Çingene olması benim onunla dostluğumu olumsuz anlamda hiç etkilemedi. O yıllarda her gün görüşür sohbet ederdik. Üniversite yıllarından sonra hiç görüşemedik. Manisalıydı Naci. (Soyadını hatırlayamadım bir türlü.) pushfn('ads'); Yine doksanlı yılların sonu olmalı (1999), türkü dinlemeyi ve söylemeyi sevdiğim için bağlama kursuna gidip kara düzen bağlama çalmaya başlamıştım. Daha sonra saz kursuna giderek notalı öğrenmiştim. Bağlama çalmayı biliyorum ya, 2001 yılında konservatuar sınavına başvurmuştum. Sınavın yapılacağı konservatuarın önünde bekliyorum. Ortam kalabalık. Sınava girenlerin çoğunun yaşı benden büyük. Bir tane akranım biri var,