Duvar yazısı değil ki umut üstünü çizince kaybolsun

8 Şubat öğle saatleri Kayıtlı olmayan bir numaranın aramasıyla çalıyordu telefonum. Hıçkırıklarından ne dediğini anlamakta zorlandığım bir kadındı karşımdaki: "Abla çocuklar Yeğenlerim Sesleri hala geliyor. Hiç kimse yok, yardıma gelen yok. Ne olur kurtarın onları" Telefon numaramın deprem dayanışması için kurulan bir WhatshApp grubunda AFAD görevlisi olarak paylaşıldığını bu şekilde öğrenmiştim ve çağrıya geri dönüş yapabildiğimde enkaz artık sessizdi. Bunun gibi onlarca telefon görüşmesi yaptım ilerleyen günlerde Enkazlardan gelen seslerin yavaş yavaş kesilişini telefonun diğer ucundan öğrendim Ve bir ay sonra, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günün'de, Kadın Dayanışma Komiteleri heyeti ile Türkiye'nin dört bir yanındaki kadınların mektuplarını deprem bölgesindeki kadınlara götürdüğümüz yolculukta ilk adresimiz olmuştu Adıyaman. İçinde sağlıkçı, psikolog ve gazetecilerin de bulunduğu 30 muhteşem kadınla artık tamamen sessizliğe bürünmüş enkazların önünden geçerken şoför "mahşer yeri gibiydi" diye betimliyordu yavaş yavaş kesilen sesleri. 6 Şubat depremlerinin merkezi Maraş Pazarcık ile Osmaniye'yi geçerek vardığımız kentin sokaklarında insanlar bizim gözümüzü kırpmadan baktığımız enkazlara kafasını çevirip bakmıyordu artık. Malatya'da çöken 5 katlı binayı öğrendiğimiz sırada yanından geçtiğimiz onlarca ağır hasarlı eğri büğrü bina ve enkaz, düzensiz kurulmuş çadır öbeklerinin arasında öylece duruyordu. Burada ilk olarak Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı bahçesinde kurulu dayanışma noktasında, ardından Pir Sultan Abdal Derneği Çadırkenti'nde depremden etkilenen kadınlarla buluştuk. Kadınlara dayanışma mesajlarını, mektuplarını ve dayanışma malzemelerini ilettik. Sarıldık birbirimize "siz" değil "biz" demenin verdiği güçle. Onlar anlattı biz dinledik. Topun peşinde koşarken dünyayı unutan çocuklara, Roza bebeğin içimizi ısıtan gülücüklerine, ablası Raperin'in saçlarına taktığı çiçeklere, annelerinin dimdik duruşuna bakıp öfkemizi umuda evirdik. Adıyaman'dan sonra Hatay İskenderun'da büyük bir kalabalıkla karşılandık. Tüm gün başarıyla kontrol altında tutabildiğim duygularım allak bullak oldu bir anda. Hayatımda hiç görmediğim insanların "Hoş geldiniz" deyip boynuma sarıldığı, düğün yerini anımsatan o kalabalığı ömrüm boyunca unutabileceğimi sanmıyorum. Sokakta kurulan sinevizyon perdesinde Türkiye'nin dört bir yanındaki kadınların dayanışma mesajlarının bulunduğu videoları izlendi. Sonra, 10-12 yaşlarındaki çocukların gitar eşliğinde söylediği şarkılarla neşelendik. Gittiğimiz yerlerde sorun çok, ekranlarda yapılan büyük açıklamalara karşı geçen bir aya rağmen göze gelir bir ilerleme yoktu; İlk olarak eğitim Sürdürülebilir durumda değildi. Sınavlara