Kılıçdaroğlu algısını yeniden kurmak

Muhalefet çevreleri Kılıçdaroğlu ile ilgili abartılı bir algı kampanyası yürütüyor. 6'lı Masa'nın muhafazakâr partileri ve CHP kampanyasına destek veren gazeteciler, yazarlar bu kampanyada öne çıkıyor. "Mücahit, Gandi" yakıştırmaları "sakinlik, ağırbaşlılık, uzlaşmacılık, demokratlık ve kapsayıcılık" iddiaları ile birlikte kullanılıyor. Elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunların zıddı olduğu suçlaması eşliğinde. Halbuki Kılıçdaroğlu yakın tarihimizin en ağır hakaret ve suçlama ifadelerini kullanan siyasetçisi. Erdoğan'a yapmadığı hakaret ne kaldı ki Sakin görünümlü ama çok kavgacı; yıkıcı ve tehdit dolu bir dili var. Kılıçdaroğlu söylediklerinin peşini hiç takip etmeyen ve tutarlılığa önem vermeyen bir isim. Yine Kılıçdaroğlu'nun kampanyacıları adaylarının algısına "dindarlık" profili de katma niyetindeler. Son grup konuşmasını "haydi bismillah" ile bitiren Kılıçdaroğlu'nun daha sonra cuma namazına gittiği medyada öne çıktı. İBB Başkanı seçilmek için İmamoğlu'nun yürüttüğü kampanyayı akla getiren bu "dindar Kılıçdaroğlu" algısına, CHP'nin "muhafazakâr" ortakları Cumhur İttifakı'nı "din tacirliği, sömürüsü yapmak" ile suçlayarak destek veriyor. GP ve SP, Kılıçdaroğlu'nu hem muhafazakâr seçmen nezdinde meşrulaştırmaya çabalıyor hem de olası CHP rövanşizminden koruma sözü veriyor. DEVA daha mütevazı şekilde onları takip ediyor. Davutoğlu'nun 6'lı Masa'yı (ve CHP'li Kılıçdaroğlu'nu) muhafazakâr-dindarlar yanında haklılaştırmak için modernleşme tarihini, siyasi düşünce akımlarının seyrini geriye doğru bir okuması var ki, kendisinin halen bulunduğu yerden tarihin nasıl yeniden yazılabileceğinin en çarpıcı örneğini temsil ediyor. İslamcı-muhafazakâr kesime CHP ideologları ile birlikte yapılan ortak "körü körüne itaat" suçlaması çok boyutlu bir patolojiyi içeriyor. Dün "stratejik derinliği" yerden yere vuranların bugün SP ve GP'den hareketle "tek parti döneminde de "İslamcılar CHP'yi destekledi" güzellemesi yapması rakiplerinin dili ile konuşmayı içselleştirenlerin hazin hikâyesine işaret eder. Görülmemiş, tarihi "toplumsal sözleşme" iddiası dünün "Meşrutiyet" buluşmasının derslerini unutan bir naiflikte. Dahası, AK Parti döneminde ülkemizin yaşadığı büyük dönüşümü CHP ile birlikte davranarak toptan mahkûm eden bir savrulma ile malul. İktidarı ve muhalefeti eleştirebilen "üçüncü yol" ideali yerini bir şekilde hükümette ve Meclis'te olma tercihine bıraktı. Kuşkusuz Kılıçdaroğlu'nun "büyük bir değişimden" geçtiği yönündeki algı çalışmasının hedefi sağ seçmenin oyunu almak. Malum, adaylığından önce Kılıçdaroğlu'nun negatif algısı en yüksek siyasetçi olduğu biliniyordu.