Sistematik Fakirleşme

En vahşi, en gaddar neoliberal iktisadi politikaların uygulandığı vahşi kapitalist ülkelerde, çok küçük bir azınlık servetlerine servet katarken geriye kalan büyük yığınlar sürekli fakirleşir. Yoksulluk ve yoksunluk artarken aynı zamanda da büyük kitleler açısından sistematik hale de gelir. Yani uygulanan vahşi politikaların beklenen sonuçları gerçekleşir, zengin çok daha zengin, fakir çok çok daha fakir hale gelir. Orta direk giderek yok olurken, toplumsal sınıflar zenginler ve fakirler olarak katmanlaşır. Kapitalist ekonomilerde sistematik bir hal almış olan bu durumu, 2008 küresel krizinden sonra gelişmiş ülkelerde, özellikle de ABD'de "yüzde 99 hareketi" şeklinde somut olarak görüldü. Türkiye'de ise yaşanan birçok ekonomik krize karşın, ABD'deki yüzde 99 hareketi veya Arjantin'deki kitlesel ve şiddet dozu yüksek "sosyal kopuş"lar görülmedi. Ekonomik manzaraya ve gidişata en "sivri" tepki olarak 2001 sonrasındaki meşhur "yazar kasa fırlatma" olayı akla geliyor. Halbuki son yıllarda geçim sıkıntısı kaynaklı onlarca canına kıyma vakası var, ancak bunlar her nedense bir yazar kasa etmiyor! pushfn('ads'); Elbette ki, toplumsal tepkinin diğer ülkelerdeki kadar sert tonda olmamasının çeşitli toplumsal veya kültürel arka planları vardır. Ancak bu türden reaksiyonlar olmaması, yaşanan gelişmelerin ve aslında da dönüşümün çarpıcılığını ve yıkıcılığını azaltmıyor. Uygulanan sorumsuz ekonomi politikaları, belki de çok bilinçsizce değil de tam da istenen bir toplumsal katmanlaşmayı beraberinde getiriyor. "Zenginler" ve "yoksullar" diye ikiye ayrılan toplumsal kesimler, adeta bir alt küme olarak bir de "yardıma muhtaç yoksullar" ve "yoksunlar" üretiyor. Ki bu son iki grup kamunun sosyal yardımlarına muhtaç vaziyette, ki bu da siyaseten bir ranta dönüştürüldü bugüne kadar. Halk arasında "makarna ve kömür yardımları" olarak bilinen sosyal yardımların kesilme riski birçok insanın oy tercihini etkileyen önemli bir unsura dönüştü. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati'nin birkaç ay önceki bir sosyal medya paylaşımında 2002'de 1 milyon haneye sosyal yardım yapılırken, bu rakamın 2021'de 4,3 milyon haneye ulaşmasıyla böbürlenmesi geliyor akla. Karşılaştırması yapılan yıllar arasında Türkiye'nin nüfusu 64 milyondan 84 milyona çıkarken (yaklaşık yüzde 30), sosyal yardım almak zorunda kalan aile sayısının 4,3 kat artması, uygulanan politikaların sonuçlarına bir örnektir herhalde. Bu açıdan yardıma muhtaç yoksullar üreten bir sistemi de dikkate almak gerek. pushfn('ads'); Özal döneminde hükümete yapılan en temel eleştirilerin başında "ortadireği öldürmesi" geliyordu. 1980 senesi önce 24 Ocak Kararları sonra da 12 Eylül darbesi nedeniyle Türkiye açısından tam bir yol ayrımını ve bir yerlere sürüklenmeyi ifade eden bir yıldır. 24 Ocak Kararları Türkiye'yi küresel neoliberal ekonomik sisteme entegre etmenin adımıyken, 12 Eylül