Ne Demeli

Öncelikle şu tespiti yapmak gerek. Şu anda uygulanan herhangi bir ekonomik model veya ekonomi politikası ortalarda gözükmüyor. Birtakim egzantrik isimli şeylerden bahsedilse ve içi boş büyük laflar edilse dahi iktisadi değer taşıyan ve mantıklı bir amaca hizmet eden herhangi bir şey yok ortada görünmüyor. Olan tek şey iktisadi manada karşılığı ve mantığı olmayan, hiçbir şey ifade etmeyen, sadece birtakım siyasi hesapların bir yansıması olan "faiz sebep, enflasyon sonuç" ifadesi ve buna bağlı kuru bir inattır. Bunun neticesi ise ekonomik dengelerin ve mekanizmalarin alt üst olması, fiyat seviyelerinin çıldırması, hayat pahalılığının ve geçim sıkıntısının vatandaşın tüm enerjisini, yaşama sevincini ve geleceğe dair umutlarını tüketmesidir. Şayet "Ben ekonomistim" iddiasında bulunuluyorsa, o halde bu Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş ekonomik tablonun sorumluluğu da yüklenilmeli ve halka bu durumun izahatı da verilmelidir o zaman. pushfn('ads'); Tüketici enflasyonun TÜİK hesaplamalarına göre bile son 20 yılın zirvesine çıkarak yüzde 61'i aşması, üretici enflasyonunun ise gelecek aylarda fiyatların daha da artacağını ilan edercesine yüzde 115'i bulması, Türkiye'nin enflasyon sarmalına girdiğinin resmidir. Ekonomi yönetimini iktisadi saikler yerine kişisel takıntılar ve siyasi hesaplara indirgeme anlayışı sürdüğü takdirde de tüketici enflasyonunda da maazallah 3 haneli rakamlar görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Gerçi bağımsız akademisyenler tarafından hesaplanan ENAG'ın enflasyon rakamları, TÜİK'in mevcut rakamının hayli üstünde ve belki de halkın gerçek enflasyonuna daha yakın bir seviye olarak kabul edilebilir. Yaşanılan korkunç fiyat artışları ve gelirdeki korkunç erimeyi, geçim koşullarının son derece ağırlaşmasını göz önünde bulununca ENAG'ın açıkladığı yüzde 142 rakamı daha akla yatkın geliyor. Şu durum, yani enflasyondan bahsederken "TÜİK'in verileri", "ENAG'ın verileri" demek bile ekonomi yönetiminin şeffaflıktan uzak tavrının çarpıcı bir numunesi gibi. pushfn('ads'); Bu arada, yüksek enflasyondan ötürü toplumun tüm kesimleri mağdur demek gerçeği tam manasıyla yansıtmayabilir. Paradan para kazananlar bu genellemenin dışında tutulmalıdır. Geçen hafta açıklanan bankaların Ocak-Şubat dönemi kâr rakamları hayli çarpıcı. Bankaların bu dönemdeki kârı geçen yıla göre yüzde 323 artarak 9 milyar TL'den 39 milyar TL'ye yükselmiş. Güya "düşük faiz" uygulanan bir dönemde elde edilen bu sonuçlar, iktisadi gerçeklere aykırı bu faiz uygulamasının kime yaradığını da gösteriyor. Söylem tam tersi yönde olduğu halde uygulama faizcinin görülmemiş derecede ihya olduğunu veya edildiğini gösteriyor. Ekonomide vatandaşından çalışanına, esnafından sanatkarından sanayicisine