Model yeni neticeler vahim

Bugüne kadar sürekli olarak "seçim odaklı" yürütülen ekonomi politikalarının kısa vadede birtakım neticeler verdiği, ancak bunların pansumandan farksız olduğunu artık herkes biliyor. Bu günübirlik politikaların orta ve uzun vadede gayet sakıncalı ve sıkıntılı süreç ve neticeleri ortaya koyduğunu da anbean deneyimliyoruz. Buna rağmen, hala ve hala, manasız bir ısrarla bu yaklaşımı sürdürmek, plansız, programsız ve öngörüsüz bir şekilde, sonuçlarını hesaba katmadan ve ekonomi ilmine muhalefet edercesine birtakım eylemlerde bulunmanın faturası hem makro hem de mikro anlamda ağırlaşıyor. Ortaya konan "günlük" bile olmayan acayip çözümler, sorunların giderek birikmesini ve bir noktada patlaması riskini artırıyor. İşin enteresan yanı, iktisat ilmiyle ve ekonominin gerçekliğiyle örtüşmeyen bu acayip çözümlerin kamuoyunun önüne "yeni model" şeklinde sunulması. Son dönemde bu "yeni model" işi öyle bir hal aldı ki, neredeyse her hafta (adeta dövizin hareketin bağlı olarak) ortaya konan "yeni model" şekil ve içerik değiştirir oldu. pushfn('ads'); Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, geçtiğimiz günler veya aylarda "yeni model"e geçtiğimizi ve bundan böyle artık "cari fazla" vererek büyüyeceğimizi söylemişti. Gerçi bu açıklamasından bir süre sonra "cari fazla" açıklamasını "daha düşük cari açık" olarak değiştirdi. Öyle de olsa, "ihracatla büyüme" argümanı, özellikle de TL'nin tarihin en değersiz seviyesinde bulunduğu şu günlerde hükümetin sarıldığı bir dal oluverdi. Merkez Bankası rezervlerinin geçtiğimiz birkaç yıllık süreçte sırf döviz kuru seviyesini baskılamak için "yakılırken", bu sorumsuzca hareketin reel olarak hiçbir faydası olmadı. Tersine, "ihtiyat akçesi" de dahil olmak üzere rezervler eritildi, hatta net rezervler eksiye düşürüldü. Oradan buradan sağlanan emanet paralar, yani swaplar vs marifetiyle bir "bilanço makyajı"yla ancak kağıt üstünde bir göz boyama sağlanabiliyor. Ekonomi literatürümüze "eksi rezervi" sokan ekonomi yönetimi anlayışı, gerçekten de incelenmeye değer! Değersiz TL'yi yüksek enflasyon ve iyice eriyen alım gücü yönünden değerlendirmeyip, sadece ucuz TL üzerinden giderek "ihracat patlaması yapacağız" yönüyle ele almak, kamuoyuna içi boş "pembe tablolar" sunmaktan farksız halbuki. Kağıt üzerinde bir ihracat patlaması yaşanabilir, ancak Türk ekonominin yapısını da hesaba katmak gerekmez mi İhracatımızın en büyük kısmını oluşturan hammadde (ara malı) ihracatı yapabilmek için hammadde ithalatına ihtiyaç duyduğumuzu hesaba katmamak olur mu Ocak ayındaki 28 milyar dolarlık ithalatın 23,5 milyar doları hammadde ithalatı oldu mesela. Değersiz TL, ihracatı patlatabilir ama ithalatı da zorlaştıracak bir unsurdur neticede. O halde bu durumun sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayıp sağlayamayacağını düşünmek gerekmez mi pushfn('ads'); Döviz kurundaki yükselişin durulmasıyla beraber "cari fazla vereceğiz" dense de, açıklanan veriler bununla örtüşmüyor. İhracat,