Epistemolojik Fakirleşme!

Siyasi iktidar, sanki enflasyon kendi kendine ve iktidarın uyguladığı ekonomi politikalarından bağımsız olarak tavan yapmış gibi bir havayı pompalıyor. Geçen sene Eylül'de başlayan yüzde 19 olan faizlerin indirilmesiyle başlayan süreçte, o gün yüzde 20 civarında olan enflasyon çok 1 yılda yüzde 84'ü buldu, ki bu da TÜİK'in ılımlı verisi! Enflasyonist ortamda yapılan faiz indiriminin enflasyonu körükleyeceğini 1. sınıf iktisat öğrencisi dahi bilirken, meseleye "bir şeyler deniyoruz" sorumsuzluğuyla yaklaşan iktidar, bu durumun 1 numaralı sorumlusudur. Ancak ne sorumluluk ne de yanlış yaptıklarını kabul etmedikleri gibi bir de Cumhuriyet tarihinin en hızlı fakirleşmesini yaşayan insanlara "halkımızı ezdirmedik" nutukları atıyorlar. Yaptıkları gayri iktisadi ve akıl mantıkla bağdamayan "denemeleri" Yeni Ekonomik Model" diye sunan siyasi iktidar, bu model dedikleri "şey"in birkaç ayda çöktüğünü dahi kabullenmiyor. İhracat patlaması ve dış ticaret fazlası vererek büyüyeceğimizi iddia edip Ağustos'ta "tarihin en yüksek" aylık bazda cari fazlasını veren bir ekonomi yönetimimiz var! pushfn('ads'); Ortada ne bir model var ne de bir ekonomi yönetimi aslında Kağıt üzerinde gerçekleşen ama halkın cebine olumsuz yansıyan "ekonomik büyüme"yle övünen ekonomi yönetimimiz, enflasyona dair tek umudunu baz etkisine yani istatistiki bir duruma bağlamış durumda. Ki, 2023'ün seçim yılı olması hasebiyle sene başında yapılacağı açıklanan "dikkate değer" asgari ücret zammının da enflasyonist bir etki olacağı düşünüldüğünde, baz etkisi kaynaklı "enflasyonun artış hızındaki düşüş" de muhtemelen 2023'ün bahar aylarında yerini yeniden hızlanan bir enflasyona bırakabilir. Seçim ekonomisine yani "para basıp dağıtmaya" bir kez girince, buradan çıkış çok zordur. Neticenin daha da yüksek enflasyon olacağı ve bunun da halkı fakirleştiren bir kısır döngüye sokmak olacağı açıktır. Enflasyonu adamakıllı indirmeden uygulanacak tüm pansuman tedbirler günü bile kurtarmayacağı gibi meseleyi iyice içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır. Ekonomiyi rayına oturtacak adamakıllı hamleler yerine "seçime kadar idare ettirecek" pansuman tedbirlere kafa yoran siyasi iktidar, baz etkisiyle yıl sonunda gerileyecek olan "enflasyonun artış hızını" yaptıkları dahiyane faiz indirimlerine bağlayacağının işaretini çoktan vermiş durumda. Banka karlarının artık yüzde 40, yüzde 50 olarak değil de her ay yüzde 300, yüzde 400 arttığı bir ortamı tesis eden politikalar, elbette ki halkı daha da fakirleştiriyor. pushfn('ads'); Önemli bir göstergeye dönüşen Türk-İş'in açlık ve yoksulluk sınırı rakamları, bu fakirleşmeyi ortaya koyuyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 7245 TL'ye, yani mevcut asgari ücretin 1745 TL üzerine çıkmış durumda. Bu farkın geçen ay 1390 TL olması ve her ay bu farkın açılması çok çarpıcı. İlk kez Ekim 2021'de 10 bin TL'yi aşan yoksulluk sınırının ise Eylül'de 23 bin 600 TL'ye çıkması da Yoksulluk sınırı da geçen ay 22 bin 442 TL idi. Gıda enflasyonunun son 12 ayda yüzde 130 olması ise halkın yüzleştiği zorluğun önemli bir parçası tabi. Türk-İş'ten yapılan açıklamada, "TL değer kaybediyor, fiyatlar