İKİ BABA,İKİ OĞLU, İKİ ÖDÜL

Tarih: 10.10.2022. Yer:Bağcılar Belediyesi Konferans salonu. Üşütmeyen serinlikte, güzel bir sonbahar sabahı. Bağcılar Müftülüğü tarafından düzenlenen Mevlid-i Nebi Haftası programı için Din görevlisi arkadaşlarla bir aradayız. İki müezzinin okuduğu insanın içine işleyen içli bir sela ile başlıyor program ve Kur'an tilaveti ile kulakların pası, kalplerin yası siliniyor. Bağcılar Müftüsü İbrahim Yavuz hoca içtenlikle selamlıyor misafirlerini. Misafir ev sahibi, Bağcılar'ın çocuğu, Dağcılarda filizlenip, Ankara'da meyveye durarak dallarını tüm Türkiye'ye uzatan bir ağaç misali. Programın konuşmacı konuğu Doç.Dr.Fatih Kurt hocanın visali. Fatih Kurt hoca 13 maddede Hz.Peygamber'in tebliğ ve irşad metodlarını anlatıyor. Konuşması adeta Tortum şelalesi gibi akıyor. Dinleyiciler arasında aziz mi aziz bir var; kendisine bambaşka gözlerle bakıyor. Bakışlarından belli ki, nazarlarından şükür, sevgi ve şevkat akıyor. Bağcılar ilçesi'nin Kurucu müftüsü Cihan Kurt, hatibimizin hem babası hem hocası. Cihan hoca oğlunu dinlerken içinden neler geçirmiş, neler düşünmüş, neler hissetmiştir acaba Fatih hoca hem babasına, hem hocasına konuşurken, nasıl heyecanlanmış, nasıl onurlanmıştır kim bilir Evladının mürüvvetini görmek bir baba için ne büyük devlet, ne büyük saadet.Doğrusu pek imrendim,çok gıpta ettim. Her ikisinin de yerinde olmayı ne kadar da isterdim. Bu güzel programdan birkaç gün sonra beni sevgili avukat Muhammed Burak Sarman aradı. Berdan şelalesi gibi coşkun bir ses tonuyla ''abi haberin var mı''dedi. Ben, ''hayırlı haberler ola inşallah ''deyince, hayırlı haberi bekletmeden verdi: ''Abi,TÜGVA'nın 5.Olağan genel kurulunda genel başkan yardımcısı seçildim.'' Çok sevindim, iftihar ettim fakat pek şaşırmadım. Çünkü çocukluğundan bugüne bendini yıkan sular gibi çağlayan Burak Sarman'ın bir menzile varacağı belliydi. Demek ki o menzil orasıymış. Menzilin mübarek olsun. Haberi o anda şöyle yorumladım: ''TÜGVA'ya taze kan, avukat Muhammed Burak Sarman'' Burak, tepeden tırnağa enerji dolu, dur durak bilmeyen, hareketli ve muhabbetli bir genç. Çalışkan ve gayretli bir avukat, küçük yaşta büyük sorumluluklar almış bir aktivist. Kendisiyle konuşurken bir anda beni alıp 20 yıl geriye götürdü. Burak o günlerde sevimli mi sevimli bir çocuktu.Bugünlere geleceği, daha o günlerde büyük laflar edişinden belliydi. Bugünlerde Tarsus'ta Ahmet Sarman hocamın yanında olup, sevincine ortak olmayı ne kadar da isterdim. Gerçi kendisiyle telefonda uzun uzun konuşmak suretiyle sevincini bir nebze olsun paylaşmaya çalıştım fakat bu sevinci Hakka'l-yakîn olarak yaşamanın mutluluğu bambaşka olurdu. Hocayı eşref saatinde yakalayıp, muhabbet etmek ona da bize de iyi gelecekti. Şimdi üstadın yanında olsaydım, size yemim ederim ki bu sevinci mükellef bir ziyafet eşliğinde, muhteşem bir programla kutlayacaktı. Bir tepsi Keleşoğlu Baklavası ikram etmeyi de asla unutmayacaktı. Ahmet Sarman hoca, Adana ve Tarsus'a çeyrek asır tam bir Kur'an hizmeti sunan, sıradışı bir Kur'an muallimiydi. Rahlesinde; ilinde ilçesini, bölgesinde ilini, ülkesinde bölgesini, dünyada ülkesini, temsil