Her siyasi seçim bir "film"den ibarettir!

Türk-İş'in kongre salonu tıklım tıklım 1991'de Türk siyasi tarihinin en sürrealist seçim kampanyasında verdiği vaatlerle iktidar olan Süleyman Demirel kürsüde. İşçiler, Demirel'e seçim öncesi verdiği ama yerine getirmediği sözleri hatırlatarak sataşıyorlar. Demirel, bir sessizlik anını bekliyor ve işçilere dönerek şöyle diyor: "Yapmadım. Bu benim kabahatimdir. Fakat sizin hiç mi kabahatiniz yoktur Bunların yapılacak işler olmadığını, yerine getirilemeyecek sözler olduğunu, seçimden önce neden söylemediniz" Demirel, konuşmasının ardından salondan yükselen kahkaha ve alkışlarla kürsüden iniyor!Türkiye şimdi yeni bir seçime hazırlanırken, partilerin seçim kampanyaları yine çeşitli vaatlerle dolu. Buna karşın o kadar uzun süre birbirimizle kutuplaşarak, farklılaşarak, restleşerek yaşadık ki, bugün hayli gergin siyasetçiler ve mizah duygusunu tamamen kaybetmiş, kafası karışık, asık suratlı bir seçmenle karşı karşıyayız. Medya ve siyaset bilimcilerin de durumu farklı değil! Onlar da seçim anketleri, seçmenin oy verme alışkanlıkları üzerinden seçimi değerlendirirken, kendilerini siyasetin bir tarafı ya da hedefi haline getiriyor. Belli ki ülke olarak siyaset yapmayı seviyoruz. Fakat adayların çokluğuna bakarsak, insanlarda iyi bir yönetimi arzu etmekten çok, yönetmek düşüncesi daha ağır basıyor."Yeni bir seçime hazırlanırken adaylara, medyaya ve seçmene, seçim kampanyalarıyla seçmeni manipüle eden siyasilerin güç mücadelesini konu alan dünya sinemasına bir göz atmalarını öneririm."Dolayısıyla öncelikle seçimlere katılacak adaylara, medyaya ve seçmene, siyasi seçim kampanyalarıyla seçmeni manipüle eden siyasilerin güç mücadelesini konu alan dünya sinemasına bir göz atmalarını öneririm. Çünkü bazen hepimizi içine çeken olayların bütününü görebilmek için birkaç adım dışarıda durmak gerekir. Belki bu filmler kafa karışıklığımıza da bir çözüm üretebilir. Çünkü her film, dünya siyasetinin içinden süzülen siyasi gerçeklerden ibaret.Mesela 1972 yapımı "The Candidate" filmi. Bir senato seçimine aday olan idealist bir hukukçunun, kampanya boyunca seçmenleri kendine çekmek için klişeler, yalanlar ve politik meseleleri gerçekliğinden koparan stratejilerin içerisinde nasıl bir değişime uğradığına tanık oluruz. Film, medyanın kampanyalar üzerindeki etkisi ve siyasi kampanyaların seçmenleri manipüle etmesi üzerine kurulu. Ama kazanma hırsıyla siyasete atılan adayın da bu çarkın içinde nasıl bozulabileceğini görmemizi sağlıyor.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6928732;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6928732;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarbelma-akcuraher-siyasi-secim-bir-filmden-ibarettir-6928732' });1948 yapımı "State of the Union", Amerikan siyasi tarihi ve seçim kampanyalarına ilişkin en önemli filmlerden biri olarak kabul edilir. Film, seçimlerin nasıl manipülatif olabileceğini, siyasi seçim kampanyalarının popülizm ve yalanlarla nasıl yönlendirildiğini gösterirken, aynı zamanda insanların dürüstlük,