Her şeyin birazı olmak!..

Bazen bir olayı bir durumu ya da bir insanı en yakınında durduğunuzda değil, o şeyden uzaklaştı-ğınızda görürsünüz. O mesafe, edindiğiniz tecrübe ve biriktirdiklerinizle size en gerçek, en net fotoğrafı sunar.İnsan haklarını konu alan dava dosyalarının içine gömüldüğüm ama henüz olaylara nasıl bakmam gerektiği konusunda yeterli bir birikime sahip olmadığım bir dönemde tanıştığım ve geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan hukukçu Rona Aybay, bana bu konuda muazzam bir bakış açısı sunmuştu. Yıllar önce bir pazar günü, Rona Aybay'ın daveti üzerine Sıraselviler'deki bürosuna gittim. 5'inci kattaki hukuk bürosunun bir bölümünü sinema salonu haline getirmişti. 30 hukuk öğrencisiyle bürodaki numarasız koltuklara yerleştik. Yönetmen Ali Özgentürk'ün "Balalayka" filmini izlemek için... Özgentürk, Aybay ve hukuk öğrencileri, film bittikten sonra düşüncelerini anlattı.Şaşırmıştım... Aybay, 12 Eylül'den sonra üniversiteden uzaklaştırılan, Avrupa Konseyi'nin ırkçılık ve hoşgörüsüzlükle savaşım komisyonu üyesi, Bosna-Hersek İnsan Hakları Mahkemesi'nin Avrupa Konseyi tarafından seçilmiş uluslararası yargıçlığını yapmış bir hukukçuydu. "Neden hukuk üzerine bir konferans değil de film" diye sorduğumda, yanıtı hâlâ not defterimde durur: "Sadece kanun okumakla hukukçu olunmaz, öğrendiklerinize kültürel boyut getiremezseniz hukukçu olamazsınız, sadece kanuncu olursunuz. Oysa hukuk insanla ilgilidir." Ve sonrasında anlıyorum ki; evet her şey, siyaset, hukuk, ekonomi, medya, her şey insanla ilgili! Türkiye'de sorunlara çözüm üretme becerisine sahip olmamamızın bir nedeni de insanı yok saymak. Belki de sorun "Ben kimim" sorusuna yanıt aramayıp ısrarla "sen kimsin" dememizde!"The Club" filmini izlemiş miydiniz Katolik Kilisesi'nin pedofili ve hırsızlık gibi suçlardan ceza almış eski kuşak rahiplerinin, kilisenin reformist yeni kuşağıyla olan çatışmalarını konu edinen filmde şöyle bir cümle vardı: "Bir insanın yaptıklarının cezasını çekmek için kefaret ödemesi mi gerekir, yoksa onları yalnız bırakmayan kötü anılarıyla, yaşamın kendisi zaten bir kefarete mi dönüşür"var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6758465;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6758465;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarbelma-akcuraher-seyin-birazi-olmak-6758465' });Türkiye, bu anlamda enteresan bir ülkedir. Hem hukuk açısından hem de insanlık açısından. Bu ikisi de olmayınca, kendi suçlarının, yanlışlarının bedelini hiçbir şekilde ödemek istemeyenler, bırakın kendi hayatlarını kefarete dönüştürmelerini, aksine daima başkalarının sizin, bizim, hepimizin hayatını haksız bir kefarete dönüştürüyor.Son birkaç haftadır sadece kanunu referans edinen ya da sanığa göre suç oluşturan ya da yargının siyasallaştığına yönelik tartışmalı yargı kararlarını değerlendiren ve de bu değerlendirmelerin altına yapılan bazı yorumlara hiç dikkat ettiniz mi Bir insan, duruma ve aldığı konuma göre hem demokrat hem faşist, biraz solcu, biraz liberal, dindar ve de ırkçı olabilir mi Bir insan bütün