Eşitlik hiç olmadı ki!

Türkiye'de kadın-erkek ilişkilerine dair haberlerin önemli bir bölümü "erkek şiddeti" üzerine. Evet, kadınlar artık daha bilinçli. Erkek şiddetini teşhir ediyorlar. Şiddeti, üstü kapatılan aile içi sorun olmaktan çıkardılar. Yargı kararlarına yönelik baskı kuruyorlar, hak taleplerini daha yüksek sesle dile getiriyorlar. Buna rağmen kadınlara yönelik şiddet hiç hız kesmedi. Daha da kötüsü kadın cinayetleri ve kadınları aşağılayan, yok sayan zihniyete karşı yapılan eylemlerde erkekler neredeyse hiç yok! Oysa bu yaşananlar sadece kadınları ilgilendirmiyor. Bu, ağır travmatik sonuçları olan, hepimizi ilgilendiren toplumsal bir sorun.Peki, nerede hata yapıyoruz, sorusuna yanıt ararken, çok uzun zamandır kadın erkek ilişkilerini sorgulayan, üstünde düşünüp tartışabileceğimiz makalelerin, haberlerin eskiye oranla giderek azaldığını fark ettim. Üstelik kadın erkek arasında süregelen çarpık ilişkileri ya magazinleştiriyoruz ya da "kadına bak adamı muma çevirmiş" gibi söylemlerle karısından, sevgilisinden korkan erkekleri baskın kadın karakterleriyle karikatürize ediyoruz. Yani ilişkinin kendisini, ilişki biçimlerini ciddiyetten uzak, ağırlığı olmayan, toplumsal bağlamda önem atfedilmeyen kişisel bir mesele olarak görüyoruz.Yıllar önce "çok para kazanan, eğitimli, kültürlü kadınların da erkek şiddetine maruz kaldığı" gerçeğini ortaya koyan bir araştırma, kadınlara "Gücünü katlanmak için değil, kocanın huyunu değiştirmek için kullan" gibi sakil önerilerle doluydu. Bazı kadın aktivistler, bugün hâlâ bu öneriyi kadın erkek ilişkilerinde sıklıkla kullanıyor: Erkeğe katlanma! Onu değiştir.Oysa hayat, siz kendinizi değişmediğiniz sürece bazı şeyleri asla değiştirmiyor.İnsan ne olursa, nerede ve nasıl olursa olsun; çalışan, eğitimli, kültürlü bir birey de olsa, kendi kişisel tarihinde "eşit ilişki" kurmayı beceremiyor; her ne kadar eşitlikten, haktan, hukuktan, insanlık onurundan söz etse de! Gücü ele geçiren insan, kendisinden daha zayıf olanın üzerinde bir şekilde mutlaka tahakküm kurmaya çalışıyor. Bunu başardığında da erkek ya da kadın, kim olursa olsun, "avucunun içine" aldığı kişinin, neyi beğenip beğenmeyeceğine, kiminle görüşüp görüşmeyeceğine, parayı nereye harcayıp harcamayacağına, nereye gidip gitmeyeceğine karar verebiliyor. Birlikte yaşadıkları insanın duygularına, düşüncelerine, yaşam alanına müdahale etme hakkını kendilerinde bulabiliyorlar. var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6766850;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6766850;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarbelma-akcuraesitlik-hic-olmadi-ki-6766850' });İnsanı kontrol altında tutarak, duygusal bir tehdit yaratarak ya da birlikte değişip dönüşmekten çok, birinin diğeri üzerinde kurduğu baskıyla var olan ilişkilerin kendisi de zaten bir çeşit cinayet değil midir Hiçbir kadın ya da erkek bir ilişkiye katlanmak zorunda değil. Ama gücü diğerini değiştirmeye