TAM 51 İslam ülkesi var. 1.5 milyar nüfusa sahip üstelik. 22 Arap ülkesi de 360 milyon nüfusa sahip. Böylesine bir güç, Gazze'de bile ortak hareket etmekte zorlanıyor. Bunun nedenleri arasında birinci faktör Osmanlı'nın parçalanmasıdır.
Haydi gelin bunu açalım. Şöyle bir ufuk turu atalım. İran'la başlayalım; Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani Ocak 2020'de ABD saldırısı sonucu öldürüldü. Bütün dünya İran'ın bir numaralı generalinin öldürülmesi sonucunda Tahran'ın buna cevap vereceğini ve yeni bir savaşın fitilinin ateşleneceğini düşündü.
Ancak o dönemde ABD Başkanı olan Trump, yaşanan o krizle ilgili ilginç açıklamalar yaptı geçtiğimiz hafta. "Bizi aradılar ve dediler ki, 'Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız, çünkü kendimize saygımız var'. Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu" diyordu Trump. İran'ın tüm operasyonlarını yöneten en güçlü generalini öldürenleri arıyordu İran. "Alo, biz de misilleme gibi bir şey yapmak zorundayız. Ne olur idare edin lütfen. Dünyaya rezil olmayalım" diye yalvarıyordu adeta açık açık. Ardından ABD ile görüşen İranlı yetkilinin "Amerikan üslerine füze atacağız. Ancak asla isabet etmeyecek" dediğini aktarıyordu Trump. Adam yeminler ederek söz veriyordu.
Nitekim İran'dan 18 füze ateşleniyor, bir tanesi bile Amerikan üslerine isabet etmiyordu. İran sözünü tutuyor, Beyaz Saray'dakiler sözle gelen karavanaya kıs kıs gülüyordu. İran asla ABD'ye yanlış yapamazdı. Düşman görünür, ancak Ortadoğu'da Amerikan çıkarlarına en çok hizmet eden ülkelerin başında gelirdi.
Kissinger doktrinine göre bir yerde Amerikan çıkarları korunacaksa, önce kriz çıkarmak gerekirdi. İran, ABD için ne zaman böyle bir ihtiyaç hasıl olsa hemen nurtopu gibi kriz doğururdu. İsrail neyse İran da aynı şekilde ABD'nin bölgedeki kriz sopasıydı.
"Git Irak'la savaş" dediler. İran tam 8 sene savaştı. Irak'ın gücünü neredeyse sıfıra indirdi.
ABD, İran'ın bu mükemmel yardımıyla elini kolunu sallayarak girdi Irak'a. Gazze'ye de "Arkandayız" diyerek savaş öncesi gaz veren İran'dır. Şimdi Devlet Başkanları Hamaney "Biz başka bir ülke için savaşmayız" diyerek Gazze halkına tamamen sırtını döndü.
Tarih boyunca İran hep Batı'ya düşman gibi görünüp, perde arkasında onlara çalışmıştır.
Yavuz Sultan Selim Han iki kez Roma'ya sefer düzenlediğinde, Erzurum'a kadar girerek Osmanlı'yı sırtından hançerleyen bir ülkeden bahsediyoruz.
Osmanlı'yı yıkmak için kullanılan bir numaralı elemanlar ise Suudlar olmuştur.
İngilizlerin onlara dayattığı Vehhabiliği benimseyerek Osmanlı'ya saldırdılar. Batı'ya büyük hizmette bulundular. Bizim Hac'da kestiğimiz etleri bile "Mundar" diyerek çöpe atacak, "Mürted" yani dinden çıkmış olarak görecek kadar eğitilmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Aynı şekilde DEAŞ da Vehhabi'dir. Amerikan çıkarları için ne gerekiyorsa yapmış, binlerce müslümanı katledecek kadar hizmette sınır tanımamıştır.
Bugün DEAŞ Gazze halkını "Bunlar Filistin milliyetçiliği yapıyor. Ümmetçi değiller. Yani şirk koşuyorlar. İran ile iş tutuyorlar. Tahran ajanlığı yapıyorlar