Çalışmak için Çok Sebebimiz Var!

Geçtiğimiz günlerde bir sokak röportajında konuşan kız çocuğunun "gerçekten geçinemiyoruz" derken gözyaşlarına hâkim olamadığı görüntü, beni yıllar öncesine, Erbakan Hocamızın "Dört yaşında ayağı yalın ayak bir çocuk Hasta, yaşlı annesine ekmek götürebilmek için ekmek dağıtan arabanın arkasından, çıplak ayakla, buz üzerinde dakikalarca koşuyor" diyerek gözyaşlarıyla anlattığı konuşma anına götürdü. Bu yavrumuz belki, umutları tüketilmiş, ümidi elinden alınmış kitleler içerisinde gördüğümüz yalnızca bir misal! Derdimiz, bu kız çocuğunun üzerinden siyasi polemik çıkartmak, birilerine laf yetiştirmek değil. Zira mesele politik tartışmaların ötesinde derin bir gerçekliği hatırlatıyor bizlere. Türkiye, varlık içerisinde yokluk çeken, daha doğru ifadesiyle yokluk çektirilen bir ülke. Olmadığından değil, birileri birilerinin hakkını gasp ettiğinden yokluk çekiliyor. pushfn('ads'); Yoksa biliniyor ki, altından üstünden bereket fışkıran bir ülkede yaşanıyor. Her bir bölgesinin kendine has doğası ve kaynakları ile nasıl bir zenginliğe, insanlarının hangi kabiliyetlere sahip olduğunu bilmemek mümkün değil. Ne var ki, yanlış idarecilerin elinde koca bir ülke, onlarca yıldır "su akar Türk bakar" deyişi gibi, insan ve imkân kaynağını adeta boşa harcıyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinin geldiği nokta, ayan beyan ortada. Ülkede kayıtlı çalışanların neredeyse yarısı asgari ücret oranında gelir düzeyine sahip olurken, dolar milyarderlerinin sayısı parmak hesabıyla yapılıyor. Elbette herhangi bir kimsenin alın teriyle kazandığı hakkı ile ilgili istifham oluşturmak yersizdir, ancak resmi verilere yansıdığı şekliyle toplumun yüzde sekseninin toplam gelirden aldığı pay ile geriye kalan yüzde yirminin aldığı pay eşitse ortada bir sorun var demektir. Tam da Necip Fazıl'ın onlarca yıl önce söylediği ve bunca zamandır geçerliliğini koruyan şu sözleri gibi: "Öttür yem borusunu öttür, borazan! Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa; Yaşasın kefenimin kefili karaborsa!" pushfn('ads'); Ne var ki, yokluk çektirilen husus sadece gelir dağılımı meselesi de değil. Bozuk siyasal sistemler aracılığıyla iktisaden çökertilen toplum sosyal, kültürel, psikolojik sahada da zayıflatılıyor. Karaborsacıkayıt dışı yaşam tarzı hayatın bütününü esir alıyor. Biliyoruz ki, "geçinemiyoruz" diye ağlayan kızlarımızın, oğullarımızın kaybettiği yalnızca maddiyat değildir. Nesillerimiz kendi tarihinden, kültüründen, inancından