Şu Ankara neler yaşadı

Atatürk'ün maddi manevi mirasını taşıyan başkentimiz Bir de günümüze bakıyoruz, bambaşka şeyler görüyoruz.Ankara bunları hak etti miNisan 1957'de Ankara'da doğmuşum. Aynı yılın ekim ayında babam Adana'dan CHP milletvekili seçiliyor. Ülke demokrasiye geçeli yalnız 11 yıl olmuş, düşünebiliyor musunuz Bu süre, AKP iktidarının neredeyse yarısına denk geliyor, oradan kıyaslayın. Siyasetin içine, başkentine doğduğum için Cumhuriyetin ve siyasetin şifreleri DNA'ma işlemiş, ne yapabilirim ki Baba ateşli ve genç bir politikacı, anne Cumhuriyetçi bir meslek kadını olunca zaten başka seçeneğiniz yok! Ablam Hülya ve ben, böyle sıcak bir Atatürkçü ailede büyüdük. O kadar şanslıydık ki İsmet Paşa bize dedem kadar yakındı. Bunun değerini hep hissettik. 1961 Anayasası'nın getirdiği özgür siyasi tartışma ortamının içindeydik. Babam partinin genç liderlerinden biriydi; 1965'te Ortanın Solu'nu yurda anlatma sorumluluğunu almış milletvekili, radyo propagandalarında hareketin ana sözcüsüydü. Bu saydıklarım bana ne getirdi biliyor musunuz Anlatılması zor bir sorumluluk duygusu. Aradan 50-60 yıl geçmiş, sanki Ankara'da yaşanan her şeyde Türkiye'nin nerelere gideceğinin sorumlusu benim! Böyle bir duyguya "saçmalık" diyebilirsiniz, büyük ihtimalle haklı da olabilirsiniz. Ama benim değişmem tabii ki mümkün değil. İflah olmaz bir Ankara Kemalistiyim ben, vücudum nerede olursa olsun! Bu arada kimse alınmasın, tabii ki nerde doğmuşyaşamış olursa olsun her Atatürkçü, Cumhuriyetçi aynı değerde ve eşit. Bu sorumluluğu Ankara'da o yıllarda hissetmiş olmanın farkı, belki siyasetin uzaklarda değil, mahallenizde şekilleniyor ve oradan ülkeye yayılıyor olmasıydı. 11 yaşımdan itibaren İstanbul'da ve yurtdışında yaşamış olmam bu olguyu hiç değiştirmedi.64 YILA HIZLI BİR BAKIŞ ATARSAK"Ankara bu son yıllarda yaşadıklarını hak etti mi" sorusunu düşünürken 64 yılın hızlı döngüsü gözlerimin önünden geçiyor. 1957'den başlayarak iktidarı eline geçirdikten sonra bir daha hiçbir zaman bırakmamak için elinden geleni yapan sözde demokratlar; idamlar için parmak kaldırmış solcular, sağcılar; 70'lerde kafalarındaki baskı rejimini kurmak için gençleri işkenceden geçirme kararını gözlerini kırpmadan alanlar; onları birbirine kırdırmak için kalem oynatmış kuklalar; 80 yılına yaklaşırken çözümü yoğun şiddette aramak noktasına gelen sağ-sol gençlik grupları, partilerin bilinçsiz diyalogsuzluğu ve bu tehlikeli ortamı seyredişteki umarsızlıkları; askeri müdahale sonrası ülkenin koca kurumlarını ve demokrasi odaklarını telef eden sözde Atatürkçü komutanlar; kendi partilerinde demokrasiden nefret eden sözde sol liderler; dini bir uyuşturucu veya insan kandırma aracı olarak kullanan, laiklik kavramını adeta deforme eden, ettikleri milletvekili yeminini unutan siyasi hokkabazlar; ülkede yasaları ve adaleti temsil ederek temel yasaları ve anayasayı korumakla yükümlü olan ama dürüstlük ve mantıklarını, vicdanlarıyla beraber unutan hukukçular ve maalesef bu karanlık gidişatın orta yerinde geçim savaşı verirken sık sık kolayca kandırılan halk kitleleriTabii bir de buna İstanbul dükalığının son 35 yılda siyasi ortama saldığı, kalemini rüzgârlara ve iktidara göre satan sözde gazetecileri, televizyoncuları, "profesör" sıfatını hiçe sayarak edindiği bilgileri Cumhuriyeti ve Atatürkçü devrimlerin altını oymak için kullanan, ırk ayrımcılığını