Yıldız Tozu geliyor

Çoğu mutlu sonla biten, buram buram merhamet kokan, Anadolu kokan nice hikayeyi edebiyatımıza kazandırdı Mustafa Kutlu.Onun 'Yılıdz Tozu' hikayesi, küçük bir kasabada yaşayan ve dayılarının Almanya'dan getirdiği tek bisiklet yüzünden araları açılan iki kardeşin öyküsünü anlatır.Altı yaşındaki oğlunun 'Baba bu hikayeyi film yapar mısın' demesi üzerine, yönetmen Ahmet Sönmez, hikayenin yazarı Mustafa Kutlu'yu arar ve yazarın rızasını aldıktan sonra hikayenin geçtiği Erzincan'a revan olur.İşte o hikaye (Yıldız Tozu), önümüzdeki bir iki ay içinde seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.'Elveda Katya', 'Trileçe' ve 'Sadece Farklı' filmleriyle tanıdığımız Ahmet Sönmez, sinemada sade anlatımı benimseyen yönetmenlerden.Onun filmlerine bakın, sözü yormadığını görürsünüz; 'laf salatası' yedirmez seyirciye.Onun bu hassasiyeti, Mustafa Kutlu'nun gücünü sadelikten alan edebiyat anlayışıyla örtüşüyor.Bu yüzden, kelimeler dünyasından beyazperdeye (görsele) transfer olan Yıldız Tozu'nun 'yönetmen dokunuşuyla' nasıl bir hal aldığını merak etmekte haksız sayılmayız. Öte yandan, Ahmet Sönmez'in daha önceki filmlerine bakarak, toplumsal konulara duyarlı bir yönetmenle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.Elveda Katya'da yetim bir kızın öyküsünü beyazperdeye taşıyan Sönmez, Trileçe'de, ailesini yangında kaybettikten sonra akrabalarının izini süren bir çocuğun hikayesine odaklanıyordu.Sadece Farklı'nın merkezinde ise otizmli bir çocuk ve aile dramı var.Türk sinemasında, entel birey yalnızlığının ötesine geçip, gerçek toplumsal sorunlara dokunan Ahmet Sönmez'in çabası takdire şayan. Aile kurumuna saldırıların arttığı sinema ve dizi dünyasında, Ahmet Sönmez imzalı 'Sadece Farklı'dan benim çıkarımım şuydu mesela: Annesiz kalmış bir ev, güneşi sönmüş bir gezegene benzer.Yönetmenin Yıldız Tozu'ndan başka projeleri de var...Rahmetli anneciğini 2020'de kaybeden yönetmen, o süreçte yaşadığı 'ölüm' duygusunu sanatsal bir üretime dönüştürmüş.Durumu şöyle özetliyor: "Annem hastaydı ve doktorlar 'Artık yapacak bir şey yok, eve götürün' demişlerdi. Ölümünü beklemek için götürdük eve. 21 gün boyunca, 'Annem bugün mü, yarın mı ölecek' düşüncesi çok acayip bir duyguydu. Bu bende bir ölüm duygusu oluşturmuştu. Annem vefat ettikten sonra insanların ölüm anındaki vicdan muhasebesini merak ettim. Şuurun olmadığını düşündüğümüz zamanda bile aslında insanın içine dönüp vicdanıyla baş başa olduğunu hissediyorsun. İnsanlar gerçekten öleceği zamanı, son 24 saatlerinin olduğunu bilse ne yapar Sırf bu soru üzerine bu öykü oluştu. Çünkü dünyada hepimizin en kati inandığımız şey, 'Ölüm var ve bir