Tarikat, cemaat ve demokrasi

Türkiye günlerdir, kamuoyunda "üç harfliler" olarak da bilinen market zincirlerinden birinin (BİM) uzantılarını ve gazeteci Timur Soykan'ın gündeme taşıdığı altı yaşındaki kız çocuğunun evlendirilmesini konuşuyor. Her iki olayda da tarikat ve cemaat bağlantıları, bu yapıların siyasetteki ve bürokrasideki etkileri dikkat çekiyor. O nedenle siyasetçiler, dostlar alışverişte görsün misali zoraki demeçlerle konuyu geçiştirmeyi tercih ediyorlar. Bu büyük yarayla yüzleşme cesaretini gösteren çok az kişi çıkıyor maalesef. İşin vahim tarafı, tarikat ve cemaat türü yapılar için, "Ne yapalım yani, toplumun gerçeği" gibi açıklamaları, sadece sağ siyasetin farklı tonlarındaki siyasetçilerden duymuyoruz. Benzer açıklamalar, ana muhalefet partisi içinden de geliyor. Üstelik CHP'nin sadece etnikçi, mezhepçi, dinci, numaracı Cumhuriyetçi gelenekten devşirdiklerinden değil, soldan gelen isimlerinden de geliyor bu tür yorumlar. Üzücü, düşündürücü... Tarikat ve cemaat yapılanmalarının ekonomik ve politik gücünü, akademideki ve bürokrasideki etkinliğini biliyoruz. Küreselleşmeyle birlikte, postmodernizmin artan nüfuzuna koşut olarak bilimin ideolojik boyutunu görmezden gelen, "Tarikatlar sivil toplum kuruluşlarıdır" diyen, aileden sosyal demokrat sosyoloji profesörüne de (Aydın Uğur) rastladık ülkemizde. Demokrasinin asgari koşullarını ıskalayıp işi sadece sandığa indirgeyen, hukuk devletini, iletişim özgürlüğünü, basın ve ifade hürriyetini, gelir düzeyini, eğitim düzeyini, bilinç düzeyini yok sayan yaklaşımlar, kerameti kendinden menkul bir "demokrasi, özgürlük ve insan hakları" adına, bu türden yapıları adeta göklere çıkardılar. Bu akımın öncüsü şüphesiz Şerif Mardin'dir ve günümüzde akademinin, siyasetin çürümesinde büyük katkıları olan çok sayıda takipçisi vardır, sağda ve solda. BİLİNÇ VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ Bilginin olmadığı, bilincin güçlenip berraklaşmadığı, insanların özgür seçim yapabilmek için gerekli asgari koşullardan yoksun olduğu bir toplumda, demokrasiden söz edilemez. Bu nedenle demokrasi; yurttaşlardan oluşan toplumu feodalizm artığı, ortaçağ kalıntısı kimlikler üzerinden bölüp parçalamak; bireyi, yurttaşı mürit, müşteri yapmak; halkı yığınlaştırmak;