'Vampir' diktatör

11 Eylül 1973'te Şilili komutan Augusto Pinochet, bir darbe yaptı ve Salvador Allende'nin yönetimini ele geçirdi... Acımasız diktatörün 250 yıldır yaşayan bir vampir olarak tasavvur edildiği "El Conde" (Kont) 80'inci Uluslararası Venedik Film Festivali'nde ilk kez izleyiciyle buluştu. Yönetmen Pablo Larrain'in tarihsel gerçekliği alaycı bir şekilde ele aldığı film, festivalde 'en iyi senaryo' dalında ödül kazandı. Toplumsal travmayı alaycı bir şekilde anlatmanın seyircide ilginç düşünce zinciri oluşturacağını belirten Şilili yönetmen, "El Conde" filmini ve senaryo sürecini Hürriyet Kelebek okurlarına anlattı.

Filmi neden siyah beyaz çekmeyi tercih ettiniz

- Her zaman siyah beyaz bir film yapmak istemiştim. Bunun paralel bir gerçeklik yarattığını düşünüyorum. Korkuyu politik fikirlerle birleştiren ve kanlı bir diktatörü tasvir eden böyle bir film için, bunun iyi bir araç olduğunu düşündüm. Özellikle de filmin sahip olduğu komedi ve hiciv tonu göz önüne alındığında... Yani evet, siyah beyaz olması bence çok mantıklıydı.

Vampirler günümüzde "kan emen canavarlar" olarak görülüyor. Siz onları bu filmde bilinenden daha farklı yorumladınız.

- Birisi uzun yıllar boyunca sistematik insan hakları ihlalleri yaptığında ve asla gerekli adaleti sağlamadığında, o kişi birçokları için uzun yıllar boyunca bir ülkenin bilinci ve ruhu üzerinde uçan kara bir melek olabilir. Bu sadece filmin kalbi. Adaletin olmayışı, cezasızlık yaratır. Bu cezasızlık cehennem gibi bir figüre dönüşebilir. Bu kadar basit bir düşünce zincirine sahip olduğumuzda bir vampirden bahsettiğimizi anladık.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

ÇOK GÜÇLÜ VE VAHŞİ BİR KAPİTALİZM GETİRDİ

El Conde'da birçok tarihi olay betimleniyor. Bunlar ne kadar doğru

- Pek çok unsur var. Çoğu gerçek ama hikâyeyi anlatabilmek için gerçek olmayan bazı şeyleri birleştiriyoruz. Tüm küçük ayrıntılar, mağdurlar, insan haklarına yönelik suçlamalar, hepsi gerçek.

Açgözlülüğün gücünden bahsedebilir misiniz

- Bence bu Pinochet'nin en karanlık ve en büyük miraslarından biri. Çok güçlü ve vahşi bir kapitalizm getirdi. O vahşi kapitalizm muhtemelen o gittikten sonra da bizimle kaldı. Yani anlatıcının dediği gibi, öldürmenin, insan hakları ihlalinin ötesinde Kont'un bizi açgözlülük kahramanlarına dönüştüren gerçek mirası buydu. Bugün açgözlülüğün toplumumuzun kan dolaşımına karıştığını düşünüyorum. Ve bu iyi bir şey değil. Açgözlülük sadece parayla ilgili değil, aynı zamanda bencillikle de ilgili. Toplumda hiç kimseye şefkat göstermemektir. Evet, bu en karanlık miraslardan biri ve baş edilmesi çok ama çok zor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Kitaplardan ilham alıyorum

Sizce sanat, toplumu ve siyaseti etkileyebilir mi

- Evet, etkileyeceğini düşünüyorum ama çok doğrudan değil. Bir filmin tepki yaratacak bir şey kadar etkili olduğunu düşünmüyorum. Ama orta ve uzun vadede elbette etkiliyor.

Kitaplara düşkünlüğünüzle biliniyorsunuz. Kitaplar sizin için ne kadar önemli

- Üç nedenden dolayı çok önemlidir. Sadece benim yazdığım kadar harika bir dünya yaratabilen insanlardan çok fazla ilham aldığım yer kitaplardır. Hayal gücümü kesinlikle büyüleyici bir şekilde genişletebilirler. İkincisi ise çalışmalarım için her zaman iyi bir kaynak olması. Bu, çalışmamı anlatısal fikirlerle genişletmem için bir araç. İlham almak için takip edebileceğim farklı tarzların olması her zaman doğrudur. Ve üçüncüsü, çünkü öyle uyuyorum, uyuyabiliyorum. Bir kitabım var, yıllar geçtikçe benim için uykumu bulmanın en iyi yolu onu okumak oldu.