'Star Wars' setine girmek için babama yalvardım

Oyuncu Bryce Dallas Howard, Disney'ın "Star Wars" (Yıldız Savaşları) dizileri "The Book of Boba Fett" ve "The Mandalorian"da yönetmenlik yaparak serinin hayranlarını etkiledi. Howard'ın yeni "Star Wars" filmini de yönetmesini isteyen fanlar, çalışmalara başladı bile. 2018 yapımı "Solo: A Star Wars Story"yi yöneten başarılı yönetmen Ron Howard'ın kızı olan Bryce Dallas Howard'la görüntülü olarak oyunculuktan yönetmeliğe geçişini konuştuk. Ünlü yıldız, başrolünde yer aldığı diğer büyük seri "Jurassic World"ün 3'üncü filmini de anlattı. Yönetmenliğe başlamak için bilimkurgu türünü seçtiniz ve "Star Wars" hikayeleriyle kameranın arkasına geçtiniz. Neden drama ya da komedi değil de bilimkurgu - Bilimkurgu ve fanteziyi ciddi anlamda seviyorum. Bilimkurgu, benim için hikaye anlatmanın gerçekten heyecan verici hale geldiği yer, çünkü bu filmler hayal gücünün yansıması. Ve artık mümkün olan teknolojiyle bu filmler çığır açıcı boyuta geldi. "Jurassic Park"ı izlediğimde 12 yaşındaydım. Filmi izliyordum ve dinozorlar ekrana geldiğinde ağlamaya başladım. Hikayeye kapıldım, çünkü dinozorları teknolojiyle geri getirmek artık mümkündü. Gerçekte var olmayanı yapabilmek... Merak ettiğim şeyler bu tarz şeyler. Lars von Trier ile ikinci filmimi çektiğimde, görüntü yönetmenimiz Anthony Dod Mantle'ydi. Tony dijital kameralarla ilgilenen ve kırpışma efektinin nasıl elde edildiğini bulan insanlardan biri. Tony, sürekli peşinde olduğum isimdi. Çünkü öğrenmek istiyordum. Bu benim takıntılı olduğum bir şey. Belki de bu yüzden 3 ünite gerektiren filmler yapıyorum. Özel bilgisayar efektleri, görsel efektler ve bunların hepsini gerektiren filmler yapıyorum. Peki "Star Wars"un özel bir yeri var mı- Ben Pinewood Stüdyoları'nda ikinci "Jurassic"i çekerken, çekimlerin sonlarına doğru, onlar da "Star Wars"u çekiyordu. Her fırsatta "Star Wars" tarafına sızmak istiyordum. Çaresizce Millennium Falcon'da oturmak istiyordum. Babam "Solo: A Star Wars Story"yi yönetmeye başladığında, bu şaka değil, babamı aradım ve "Baba senden asla bir iyilik ya da herhangi bir adam kayırma istemedim. Ama sana yalvarıyorum. O sete girmeme ve çekimleri izlememe yardım et" dedim. Babamın cevabı "Hayır, bunu yapmana izin vermezler" oldu. Bu cevabı kabul etmedim tabii. "Lütfen, onlara mektup yazarım, rica ederim" diye yalvardım. Sonunda babam araştırdı, ben de insanlarla bazı konuşmalar yaptım ve sete gidip babamı izlememe izin verildi. O süreçte Lucasfilm'de bazı insanlarla tanıştım. Ve bazı farklı yöneticilerin üzerinde çalıştığı daha küçük projelerde yazar olarak işe alındım. Babamın aslında hiç tanışmadığı o yöneticilerden biri, o küçük projelerden birinde beni yönetmen olarak listeye aldı. Çünkü yazar olarak onlarla birlikte çalışıyordum. "Mandalorian" projesi başladığındaysa Jon Favreau tam olarak o yöneticiye bir yönetmen listesi yapılıp yapılmadığını sordu. Jon beni de o listede istediğini söylediğinde işi aldım. Kulaklarıma inanamadım. O sette olmak muhteşemdi. O zaman babanızla devam edelim. Babanızın ünlü bir yönetmen olduğunu okulda öğrendiğinizi duydum. Ünlü ve başarılı bir babaya sahip olmanın dezavantajı var mı- Dürüst olmak gerekirse, hiçbir dezavantajı olmadı. Ama evet, babamın ünlü olduğunu ilk defa üçüncü sınıftayken anladım. "Alice Harikalar Diyarında" tiyatro oyununu yapıyorduk. Cheshire Kedisi rolünü almıştım ve çok heyecanlıydım. Tuvaletteydim. Okuldan bir grup popüler kız tuvalete geldi ve dedi ki; "Bryce, Cheshire Kedisi rolünü sadece babası ünlü olduğu için aldı. O rolü almasının tek sebebi bu." O sırada kabinde olduğumu için beni görmediler. Onları duyabildiğimi bilmiyorlardı. Bu olayı hiç unutmadım. Rolü almamın sevinci yarım kalmıştı. Dezavantaj konusuna dönersem, başkalarının ne düşündüğü veya hissettiği konusunda kendi güvensizliğimle uğraşmam bir dezavantajdı. Yönetmenliğe geçiş yapan bir oyuncu olarak kamera önünden, oyunculuk yapmaktan kaçmak gerektiğini düşündüğünüz anlar oluyor mu- Bence herkes için farklı bu durum. Bunun oynayacağımız rollerle çok ilgisi olduğunu düşünüyorum. Babam oyunculuğa geri dönmedi, ki bu beni hâlâ biraz rahatsız ediyor. Babam aktör olarak kendini sınırlandırılmış hissetti. Filmci olarak sınır yoktu. Kendimi gerçekten, gerçekten, gerçekten çok şanslı hissediyorum. Çünkü oyuncu olarak sınırlı hissetmiyorum. Bir seks sembolü veya onun gibi bir şey olmaktan ziyade karakter oyuncusuyum. Bir oyuncu olarak, bir film setindeyken çok fazla şey öğrendiğimi hissediyorum. Oyunculuğu asla bırakmak istemiyorum. Ayrıca çok eğlenceli bir iş. Ama kesinlikle gelecekte daha fazla yönetmenlik yapmak istiyorum. Mesela Kenneth Branagh da çok başarılı bir yönetmen ve oyunculuğu da seviyor, hâlâ oyunculuk yapıyor. Babama "Hâlâ filmlerde oynuyorum biliyorsun, beni oyuncu olarak işe alabilirsin" diyor. Bence Kenneth'in performanslarını hem kamera önünde hem de kamera arkasında görmek çok güzel. Sinemaya âşık olduğunuzu anladığınız ve bu sektörde yer almayı istediğiniz anı hatırlıyor musunuz- Kesinlikle bir "an" vardı. Ailemin bana tekrar tekrar anlattığı bir hikaye var ve bu hikaye hayatımı etkiledi. Daha 1 yaşından küçükken ailem beni düzinelerce filme götürmüş. Sanırım yaşadığım ilk yıl kelimenin tam anlamıyla 50 filme sinemaya götürmüşler. Uykucu bir bebekmişim. Sadece uyur, asla uyanmaz ve onları rahatsız etmezmişim. 1981'de doğdum. Sanırım o dönem 18 aylık filan olmalıyım. Ailem "E.T"yi izlemeye sinemaya gitmiş. Babam bunun uyumadığım ve net bir şekilde izlediğim ilk film olduğunu söyledi. E.T. uçarken ekranı işaret edip "E.T. uçuyor" demişim. Sinemada bağırınca babam "Tamam, artık onu sinemaya götüremeyiz" demiş. Yatağımın