Ülkeler ahlaksızlıktan çöker!

Medeni toplumlar kurallarla yaşar. Hayatın her alanında evde, sokakta, okulda, iş yerinde, siyasette, ticarette ve hatta savaşta bile uyulması gereken kurallar vardır. Kuralları çiğnemekte ya da uygulamakta yönlendirici erekse ahlaktır. Kişi iradesini geliştirememiş ise (Kur'an buna ihtiyarseçim yapabilecek kabiliyet der) kuralları hiçe sayacaktır; görgüsüz, egoist, narsist davranışlar sergileyecektir.

Utanma duygusu taşımayanlar, ellerinde ne varsa sergilemeye çalışırlar. Toplumun yoksul kesiminin içini kanatırlar. Hele bir de gösterdikleri varlıklarının kaynağı belli değilse ya da gayrı meşru olduğu alenen ortadaysa geniş toplum katmanları üzerinde yıkıcı bir etkiye sebep olurlar.

Ahlakın aynası olan söz ve davranışlar toplumu şekillendirir. Ahlakı güzel insanlardan oluşan toplumlar, güçlü toplumlardır. İnsanların üstünlükte birbirinden farkı ahlak zeminindedir; "Üstünlüğün en yücesi, güzel ahlaktır."

Elbette herkesin ihtirasları vardır ama Bernard Shaw'ın dediği gibi "Ahlakımız ihtiraslarımızı kontrol eder." Ahlakı zayıf insanlarsa hırslarının, egolarının peşinden koşar. Bu davranış toplumda yaygınlaşırsa herkes zarar görür; ahlakın olmadığı yerde kanun, etrafından dolanılması gereken mevzuattan ibarettir. "Ülkeler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker" der Cicero.

AHLAK TİCARET İLİŞKİSİ

Ahlak bir toplumun temelidir, ticaret ahlakı o temelin taşıdır. Kuran'da "Mallarınızı haksız ve haram yollar ile aranızda alıp vererek yemeyin" denilir. (Nisa 29)" Burada ölçü hak edilen veya hak edilmeyen kazançtır. Dürüstçe çalışıp dürüstçe kazanan ahlaklı insanları "ne ticaretin ne de alışverişin onları Allah'ı anmaktan alıkoymayacağı" yani dürüstlüklerinden ödün vermeyecekleri ifade edilir.

İnancın veya dinlerin amacı, insanları birbirlerinden korumaktır. Onun için din yalnızca insanlara hitap eder, onların ilişkilerini düzenler. Birbirlerine ve topluma zarar vermelerini önlemek ister. Allah, ticaret erbabına seslenirken,