Bir seccade kadar insanın izzeti ve şerefi yok mudur

İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif, büyük hakikati şöyle dile getirir: "Geçmişten adam hisse kaparmış, ne masal şey! Beş bin senelik kıssayarım hisse mi verdi'Tarih'i 'tekerrür'diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı,tekerrür mü ederdi"Müslümanların yaklaşık on beş asrı, vurdumduymazlıkla geçti. 'İnsanı adam etmesi' gereken değerler, iktidar ve çıkar kavgaları uğruna heder edildi. Kur'an yapraklarını havaya kaldırarak siyasi rakiplerini yenme stratejisi, Müslüman siyasal zihne yön verdi. Bu geleneğin öncüleri, kazandılar, başarılı oldular ve dönemlerinde hükümlerini sürdürdüler belki ama 'ahlak dinini' siyasete kurban ettiler. Hz. Ömer döneminde iki büyük güç (Bizans ve İran) karşısında büyük başarılar kaydeden Müslümanlar, Hz. Osman ile başlayan kargaşalar sonrasında ahlaken ve siyaseten bir daha belini doğrultamadı. Akıl ve düşünme hapse mahkûm edildi. Artık en ideal Müslüman, sorgulayan değil itaat edendi. "Tefrikaya düşmeyin" anlayışı bir kenara atıldı, "böl ve yönet" diyen politik mücadele, dinin ahlakını yerinden etti. Böylece ilk siyasi partiler de diyebileceğimiz mezhepler, dinin yerine ikame edildi.DEĞİŞMEYEN TARİHSorunları örtbas etmeye çalışan iktidarların can simididir kimlik tartışmaları ve din. Oysa inanç ve milliyet meseleleri, siyasi tartışmaların dışına çıkartılmadığı sürece gerçek bir demokrasi anlayışı yerleşmez. Zira her iki alanda bir yerlerinden tutulup çekiştirilecek mahiyettedir. Diğer taraftan herkesin kapasitesi ve algısı farklıdır. Bu iki alan, siyasetin inhisarında olduğu sürece insan hakları, ekonomik haklar, eğitim, kültürel durum ve hukuk bir yana bırakılır ve konular kişilerin milliyet ya da dini duygularını tatmin edecek boyuta taşınır. Birlik ve beraberliğin teminatı olan vatandaşlık kavramı Alevi Sünni, laik anti laik, Kürt Türk, dindar seküler, başı kapalı başı açık vb. ikiliklere kurban edilir. Seçeceğimiz kişinin kapasitesi, yeterliliği, ufku, projeleri, başarıları yerine kimliği ve inancı üzerinden safsata sorularla kitleler manipüle edilir. Bunun adı gelişmemişliktir.GELELİM SECCADE KONUSUNAİslam, değerler sistemini iki temel kavram üzerine bina eder. İlki tevhittir: İslam'ın devamı olduğu diğer dinlere yönelik itirazları tevhit üzerindendir. Allah'tan başka bir varlığa kutsiyet atfetmemek ve insanları Tanrılaştırmamak Kur'an'ın temel mücadelesidir. Hz. Peygamber'in devlet adamlarına gönderdiği mektuplarda da bu tema işlenir; insana ya da şeylere kutsiyet atfedilmeyecektir. Kur'an, Peygamberlere kutsiyet atfedenleri kınar. (Tövbe30-31) Hz. Peygamber'in "sakın bana kardeşim İsa'ya yaptıklarını yapmayınız" ikazı da bu cümledendir.Diyanet İslam Ansiklopedisi'nde şu hususlara dikkat çekilir: "İslam öncesi dinlerde yer alan tabiat nesnelerini, şahıs, mekân ve zamanı kutsallaştırma eğilimi, yabancı kültürlerin etkisiyle Müslümanlar arasında da görülmüştür. Peygamberler de dahil olmak üzere makbul olan sıddıklar, şehitler, salihler (Nisa69) ayrıca insanların hüsnü zan beslediği veli ve ermişler, hatta meleklerden hiç