Ahlaksıza ne ayet işler ne hadis

Bu köşede on yılı aşkın süredir yazıyorum. Gazetemin özgür tutumu ile zihnimin işleyişi arasındaki ahenk kalemimi olabildiğince rahatlatıyor. Yazılarımı takip edenler çok iyi bilirler; çözümlemelerimi ne günlük ucuz polemikler üzerinden yaparım ne de belli bir siyasi çizgiye kurban ederim. Akıl, eleştirel düşünce ve etik değerler kalemimin bekçileridir. Yazdığım alan bunu gerektirir, ahlakım bana bunu dikte eder. Kişileri hedef almam, soruna odaklanırım; zira insan onurunun her şeyin fevkinde olduğunu düşünenlerdenim. Her yazıma "Rabbim, kalemimi hakikatten ayrı düşürme" duasıyla başlarım. Ömür çok kısa, geride bir hoş sadâ bırakmaktır amacım... Durup dururken neden bunları söyledim Derdim bunları size duyurmak değil ama bir üzüntümü sizlerle paylaşmak için böyle bir girişe ihtiyaç duydum.Yorumlarınız, eleştirileriniz, sorularınız, teşvikleriniz benim için çok değerli. Tüm okurlarıma buradan da binlerce kez teşekkür ederim. Varlığınızla varız.Her yazı eleştiriye açıktır. Aksini düşünmek, kişileri veya görüşleri mutlaklaştırmak olur ki, düşüncenin kendiliğini yitirtir. İnsanı hayvandan ayıran akıldır; insanı insandan ayıran ise kişilerin düşünsel yolculuklarıdır. İnsanın, hayata ve hadisata dair yaptığı her kritik kişiliğini oluşturur. Kendisine ait fikirleri olmayanın ne kişiliği gelişir ne dünyası. Tesiri altında kaldığı kişi ya da kişilerin insanıdır o; orada da kalır. Farkında değildir ama mahpustur, kendisine ait olmayan düşüncelere zihnen ve bedenen hapistir. Böyle insan kritik yapamaz. Mantık çizgisinden çıkarak, safsatalarla, temelsiz ve devamsız bir şekilde, eskilerin ifadesiyle "kıyâs-ı bâtıl" yani yanlış çıkarsamalarla eleştiri yapmanın adı cehalettir. Bilmeyen ama bilmediğini de bilmeyen (cehl-i mürekkep) insanların bir de ahlakı kötü ise söyleyecek söz bulamazsınız. İşte böyle kişilerden öyle e-postalar alıyorum ki, emin olun, okurken benim yüzüm kızarıyor. Bu kişiler aslında her yerdeler. "Edep" kavramı, kullandıkları o kelimeler karşısında titriyordur. Bu kişiler güya İslam'ı savunuyorlar. Kullandıkları üslup ile Allah'ı, Peygamber'i, İslam'ı nasıl yan yana getiriyorlar, onlar adına ben utanıyorum Aslında ahlak yazılarımın tamamı, tam da onlara bunu anlatmak içindi. Demek ki, cehl-i mürekkebe laf anlatmak boş bir çabaymış.BİR KEZ DAHA HATIRLATALIMAhlak insana dairdir, insanın özünden çıkar. Din bu noktada hatırlatmalarda bulunur. Ahlaksıza ne ayet işler ne hadis. Ahlaksız ne Allah'tan utanır ne kuldan.Israrla bir kez daha söyleyeyim: Nefsini terbiye ve tezkiye etmek Müslüman olmanın ön şartıdır. Bir kişi önce ahlakını tamamlayacak, kendini olgunlaştıracak, adap ve üslup öğrenecek; eğer diyecekse sonra Müslümanım diyecek. Üslubun güzelliğini illa dine bakarak öğrenmeyiz ama güzel üslubu din de emreder deriz. Kim olursa olsun, inansın inanmasın, şu inançtan bu mezhepten olsun, insan onuruna halel getirmenin yanlışlığını da illa dinden öğrenmeyiz ama kul haklarını çiğnemenin hududullahı çiğnemek olduğunu dinin emrettiğini bilmek zorundayız. Biz hırsızlığın kötü olduğunu da illa dinden öğrenmeyiz; din de hırsızlığı