Anketçi sakarlığı global

28 Mayıs'taki ikinci randevuya kilitlenen Cumhurbaşkanlığı seçimi için çok sıkça Brezilya göndermesi yapılıyor; kamuoyu yoklamaları ve siyasi analizlerde açık ara favori gösterilen Lula'nın birinci turdan çıkamadığı, ancak ikinci turda mevcut Başkan Bolsonaro'ya karşı kazanmayı başardığı örneğiyle. Burada Lula, Kılıçdaroğlu'nun muadili oluyor. Kılıçdaroğlu'nu önde gösteren anket şirketleri de Brezilya'da çuvallayan araştırmacıların muadili. Aslında sağ popülizmin sınandığı her seçimde anket şirketlerinin çuvallaması küresel bir silsileye dönüştü. Netanyahu'dan Trump'a, Brexit oylamasından Orban'a ve İsveç seçimlerine hiç sektirmeden her seferinde yanıldılar. Birçok seçimin en büyük kaybedeni anket şirketleri oldu. Ortak trend, sağ seçmen iradesinin seçim sonuç tahminlerine yansıtılamamasıydı. O irade anketlere değil, sandığa yansıdı. Fakat Brezilya seçimiyle kıyaslama yapılırken 14 Mayıs'taki tablonun aksine, anketlerde önde görünen Lula'nın seçimin ilk turunu da Bolsonaro'nun beş puan önünde bitirdiği ve ikinci tura avantajlı gittiği unutuluyor. Brezilya'da ikinci turun dört hafta sonra yapılması da yeni hamleler açısından önemli bir avantajdı. Nitekim ikinci turda Lula kazanıyor ama kıl payı; diğer adayların elenmesinden sonra 50.9'a, 49.1'le tamamlanıyor seçim. Batı'ya göre sağ popülist liderler listesinin başındaki Bolsonaro 58 milyon vatandaşın oyunu alıyor, solcu Lula bol partili seçim ittifakına rağmen ancak 2.1 milyonluk fark atabiliyor. Oysa ilk tur öncesi anket şirketleri Lula'yı 14 puan gibi fantastik oranlarla önde gösteriyordu. Bolsonaro ise yüzde 34 bandında görünüyordu ama ilk turda yüzde 43'ü tutturdu. Üstelik anketçiler parlamento ve valilik seçimlerinin sonucunu da bilemedi ve duble yaptılar. Bolsonaro'nun partisi hem Meclis hem de Senato'da çoğunluğu ele geçirdi. Kamuoyu yoklamalarında yaşanan bu sapma o gün bugündür tartışılıyor. Genel kanı, anket şirketlerinin sağ seçmenin iradesini göremediği şeklinde. Gerçi ilk turda Bolsonaro'nun kazanamayacağı tahmini doğru çıkıyor ama ne anketçiler ne de siyasi analistler, milliyetçi ve muhafazakar damarı kamçılayan "Bolsonarismo"nun halen diri olduğunu fark edebiliyor. Muhafazakar adayların gücü hem parlamentoya hem de valilik seçimlerine yansıyor. Sao Paulo ve Rio Janeiro'da Bolsonaro'nun müttefiki olan muhafazakar adaylar anketlerin en az 10 puan üstünde sonuçlarla valilik seçimlerini kazanıyor. Lula'nın az farkla başkan seçilmesinde daha önce denenmiş olmasının da payı var; 2002'den 2010'a uzanan iki dönem başkanlığında uyguladığı sosyal programla milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarmış, ekonominin büyük bir ivme kazanmasını sağlamıştı. SAĞ SEÇMEN UTANGAÇ Brezilya'daki anket hatalarıyla ilgili çeşitli akademik görüşler ileri sürülüyor. Örneğin her 10 yılda bir yapılan nüfus sayımı pandemi nedeniyle aksadığı için şirketlerin özellikle de toplumun giderek büyüyen koyu dindar kesiminden sağlıklı örneklem yapamadığı söyleniyor. Kamuoyu araştırmacılarının 14 Mayıs seçiminde beş vekil çıkaran Yeniden Refah Partisi'nin (YRP) kendi çapındaki oy sıçramasını görememesi gibi. Farklı coğrafyalarda yükselen milliyetçi ve muhafazakar dalga görülemedi. Anketlerde yüzde 6-7 aralığında dolanan MHP'nin genel seçimde yüzde 10.8'i bulacağının görülememesi gibi. Berkeley Üniversitesi'nden Prof. Cihan Tuğal anket hatalarını BBC'ye şöyle değerlendiriyor: "Sadece Türkiye'de değil, Brezilya'da, Macaristan ve Amerika'da da herkes kendi iç dengeleri yüzünden bu hatayı yapıyor. Dört farklı ülkenin dördünde de aşırı sağın kazanımları anketlere değil, sandığa yansıyor. Aşırı sağ seçmen kitlesinin bir kısmı anketlerde mahcup. YRP'nin işçi kesiminin oyunu aldığı söyleniyor. Anketler göremediği halde sahadaki aktivist ve araştırmacılar bunu görüp söylüyordu ama sayısal desteği yoktu. MHP gibi daha kapalı yapılara gelince, bunu görmek imkansız hale geliyor." Prof. Tuğal'a göre dönemin genel yapısal özellikleri var, aşırı sağın yükselişini kışkırtan liberalizme, merkez sağ ve merkez sola çok yer bırakmayan dinamikler var. Liberal, hegemon olmayan merkezci çözümlere yaşama alanı kalmıyor. Brezilya, Macaristan ve ABD seçimlerinin ötesi de var. İsrail'in 2015 seçiminde de anket şirketleri Netanyahu'nun zaferini tahmin edememişti. Hatta sandık çıkış anketleri bile yanlıştı. Aynı durum geçen yıl İsveç genel seçimlerinde de yaşandı. Sandık çıkış anketlerinde merkez sol az farkla önde görünüyordu ama oylar sayıldıkça kazanan tarafın merkez ve aşırı sağ cephe olduğu ortaya çıktı. Oy patlamasıyla ülkenin ikinci büyük partisi konumuna gelen aşırı sağdaki İsveç Demokratları partisinin yükselişini anket firmaları görememişti. Sağ seçmen etkisinin anketlere yansımaması birçok nedene bağlanıyor. Örneğin İngiltere'deki araştırmacılara