Provokasyonlar

Bazı dönemlerde tanık olduklarımız hayatın olağan akışının dışında gelişir. Anlam veremesek de duygular harekete geçer. Duygular aklıselimi perdeler. Hayret, şaşkınlık, öfke Ortak duyguları harekete geçiren operasyonların merkezi noktasında yer alırlar. İnsanları tetikleyen "kaygı ve endişeler" olur.Bebek sahili, Ümraniye, Esenler ve Beyoğlu'nda 31 Mayıs'ta görülen olaylar hayatın olağan akışında olamayacak cinsten. Failleri kim olursa olsun toplumu provoke etme potansiyeli olan bu görüntülerin arkasındaki sebepleri ilk anda kestirmek mümkün değil. Mülahazat hanesi açık tutulacak işler bunlar. Ancak bir gerçek var ki seçimlerin yaklaştığı bu günlerde, ideolojilerin ardından kültürlerin çözüldüğü bir dünyada, değerler, duygular ve kimlik üzerinden yapılan provokasyonlar başka olaylar için tetikleyici rol oynadığı gibi, sabit siyasi zeminleri duygu üzerinden kaygan hale getirebiliyor. Kimilerine taban kaybettiriyor, kimilerine kazandırıyor. İç ve dış etki araçları farklı seviyelerde devreye giriyor. Tam da böyle bir zaman içindeyiz.Toplumu provoke etmeye yönelik hadiselere en az on kez tanık olmuş yaştayım. Aklıselimin öncelenmesi gereken bir dönemde "itidal ve teenni" kelimelerini hayatımıza daha çok sokmamız gerektiği kanaatindeyim.6-7 EYLÜL OLAYLARINDA JAMES BOND YAZARININ ETKİSİ VAR MIYDIDoğrusu cevabı müphem bir soru. Ancak geçen hafta Türk Kahvesi'nde Bilkent Üniversitesi'nden istihbarat ve gayri nizami harp tarihi çalışmış bir akademisyeni, Dr. Polat Safi'yi konuk ettim. James Bond karakterinin mucidi ve roman serisinin yazarı Ian Fleming'in bizatihi bir İngiliz istihbaratçısı olduğunu, defalarca Türkiye'ye geldiğini söyledi ve ilave etti. "Bu tek başına etkisine dair bir şey ifade etmez ama Ian Fleming 6-7 Eylül 1955'te İstanbul'daydı "Dr. Polat Safi hocanın tarih çalışmaları gayrinizami harp konusunun dününe olduğu gibi bugününe ışık tutuyor. Türkiye üzerindeki dış operasyonlar konusunda farklı çalışmalara ihtiyaç var. Ancak yine de Dr. Safi'nin bir istihbarat tarihçisi olarak ne olursa olsun "Komplo teorilerine kendimizi fazla kaptırmayalım" uyarısına da kulak vermek gerekir.EGE ADALARI NE ZAMAN AVRUPA'NIN OLDU Yunanistan 16 Avrupa ülkesinde Türkiye'yi karalama ve propaganda faaliyetine başladığını duyurdu. Bu duyuru, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'ün AB üyelerinin egemenliğinin tartışmaya açık olmadığını söylemesinin ardından geldi. "Ege adaları kimin" konusunun tarihi ve diplomatik uzun bir hikayesi var. Türkiye'de bu konuyu en iyi çalışmış tarihçilerden Prof. Dr.Ali Fuat Örenç'ten alıntıyla konuyu özetlemek isterim:Ege Denizi'nde toplam bin 800 civarında ada ve kayalık olduğu tahmin ediliyor. Rodos 1522'de Kanuni'nin de bizzat katıldığı sefer ile alınıyor. Osmanlı Rodos'tan sonra Girit hariç bütün adalara hakim oluyor. 1669'da Girit'in fethi ile Ege Osmanlı'nın bir iç denizi haline geldi. Osmanlı'nın Ege'deki ve Akdeniz'deki hakimiyeti 18.yy'a kadar devam etti. Bölgedeki 7 adanın Fransızlar sonra da İngilizler tarafından işgal edilmesi, daha sonra İngiliz hakimiyetine geçmesi, 1821'deki Mora İsyanı gibi sebepler Ege sorununun önemli faktörleri arasında yer aldı. Balkan Savaşı arifesinde Rodos ve etrafındaki adalar 12 ada olarak anılmaya başlandı. Rodos ve 12 ada 1912'de İtalya tarafından işgal edildi. Bu tarihten itibaren Ege adaları tamamen uluslararası bir sorun haline geldi. 1912'de imzalanan Uşi Anlaşması'yla Osmanlı