Bilgi, ahlâk!

Sohbetler birer hayat okuludur. Türk Kahvesi programı vesilesiyle tanıma şansına eriştiğim birçok kıymetli insanın eğitiminin de bu sohbet halkalarıyla tamam-landığını görüyorum. Bugün bu fırsatları kaybettik. Sohbetlerin yerini önce konferanslar aldı. Konferansları, sahasının en yetkin isimleri verirdi. Konferansa gitmek o büyük insanları görmek dinlemek için en önemli fırsattı. Şimdi herkese her yerden ulaşılabiliyor, her seviyeden insan konferans verebiliyor.Bir de sunumlar var: Görsellerle özetlenmiş veriler, hap cümleler, istatistikler Bir resim veriyor bize sunum, bir fikir anlatmıyor. Meselenin özüne değil görünümüne vâkıf oluyoruz sunumlarla. Sohbetlerde ise teknik ayrıntılar önemli değildir. Kimsenin aklında tutamayacağı teknik ayrıntıların yerini hayata ışık tutan felsefe ve ahlâk öğütleri alır.Sunum, video seyretmekten meselenin sorunun ya da çözümün özünü anlayamıyoruz. Sunumlar biz robotlaştırıyor. Âdâb, erkân, ahlâk gibi pek çok insani vasfı edineceğimiz imkânlardan, mekânlardan bizi uzaklaştırıyor. Önemli fikirler ve tartışmalar güzel sunumların arasında yok oluyor.Bilgi bugün insanın bir tuşla edinebileceği bir şey. Bu bilgiye nitelik katacak sohbetlere ne kadar çok ihtiyaç varBİR FİKİR DEDEKTİFİİlim sahibi olmanın olmazsa olmaz şartının önce ilim ahlâkına sahip olmak olduğunu söyleyen bir tarihçi Ali Birinci. Tarih niyetine uydurulan masalları ayırt edebilmek için önemli eserler (Tarihin Kara Kitabı) kaleme almış. En basit intihallerin dahi bir fikir dedektifi gibi itina ile yıllarca peşini bırakmadan takip etmiş, alıntı, yorum, tercüme ve sadeleştirmeler ne kadar "aslına uygun" ve bunların "asıl sahibi" kim diye bakmış, hatıratın, biyografisinin peşine düşmüş bir kültür tarihçisi. Aynı zamanda Nurettin Topçu'nun tarifi imkânsız diye tanımladığı sohbet halkasında yetişmiş bir ilim insanı.Ali Birinci Bir İnsanla Karşılaşmak Nurettin Topçu'nun Sohbetlerinden Kalanlar kitabında sunumlarda öğrenilemeyecek olanları anlatıyor. Kalbi, zihni, kelâmı, kalemi terbiye etmeyi ... 21 Nisan 1968 tarihinde kendisini tanıyıp vefat tarihi olan 1975 yılına kadar Nureddin Topçu'nun sohbetlerinde bulunan Ali Birinci, bu evreyi "hayatının en güzel ve her fırsatta yad ettiği demleri" olarak zikrediyor. Alçak gönüllülüğü, sade ve samimi hali, öyle ki evin girişinde ayaklarına terlik uzatması, annesinin hazırladığı çay tepsisini salondan alıp kendi eliyle dağıtması Ali Birinci'nin iç aleminde fırtınalar koparmış... "Çevresinden hep hizmet bekleyen sıradan bir insan yerine, çevresine hizmet eden ve pek az görünen veya daha doğru bir ifade ile hiç görünmeyen bir şahsiyet insan, büyük ve yüksek derecede çarpan tesiriyle, tecessüm ediyordu."Ali Birinci'ye göre tercüme-i hâl ferdin tarihidir. Hatıratlar ve tefrikalar yayını hazırlanırken güvenilir nüsha elde etmek, karşılaştırma yapmak, oradaki bilmeceleri çözmek gerekir. O'nun bugüne kazandırdığı yüzlerce hatıra ve biyografide; lügatçiler, matematikçiler, Bolşevikler, üniversite hocaları, baytarlar, terziler, isyancılar, din adamları, idamlıklar, şakşakçılar, muzır neşriyatçılar, herkes var. Ruh halleri, dost ve düşmanları, beklentileri, zaferleri, gelmiş geçmiş tasavvurları, hırçın ya da munis oluşlarına kadar detaylarıyla yazdığı biyografileri olayları olduğu kadar dönemlerinin psikolojisini de çok iyi anlatıyor.SİYASETÇİ OLMAK ZORSiyasilerin işi zor, hele de iktidar partisi siyasetçilerinin. Çünkü hâkim algıda siyasetçiden beklenen herkese tek tek şahsi çözümler üretmesi. Bir vekil arkadaşım annesinin "Oğlum sen eski yaptığın işe dönsen, mahalledeki herkes benden sana iletmek üzere bir şey istiyor, işleri olmayınca da bana tavır alıyor küsüyorlar, huzurum bozuldu." diyormuş.Anadolu'da çeşitli illere gittiğimde de görüyorum,