Weghorst ve Martinez

Heyecan, coşku, tempo, sür'at, mücadele... Giden ve gelen duygularla yaşanan fırtına gibi Hırvatistan-Brezilya maçının ardından... Sakin, akıllı, disiplinli oyunla başlayan Hollanda-Arjantin maçı da kasırgaya dönüştü. Birincide ne kadar soluk soluğa bir koşu ve oyun içi git-gel'ler varsa, ikincide de o kadar heyecan ve gerilim vardı. Yaşlı Kurt Van Gaal (71) ile Lionel Scaloni (44) arasındaki maç koşan adamların mücadelesi değildi. Topu kazanan takım mutlaka bir düzen ve sistem içinde golü bulmaya çalışıyordu. Bu anlamda hücum ederken bile kontrolu elden bırakmadılar. Bence spor adamlarının karşılıklı saygı gösterisiydi bu. O nedenle oyunun sırları savunmalarda gizlenmişti. Hollanda savunmasında üçlünün ortasında Van Dijk ile iki yanındaki Timber ve Ake fazla riske girmeden oyunu taşımaya çalıştılar. Arjantin'in,, takımıyla bütünleşmiş, yalnız adamlıktan kurtulmuş kaptanı Lionel Messi ise o üçlüden uzakta, orta alanda adeta yürüyerek oynuyordu. Topla her buluşmasında çevresini saran ortalama üç kişinin baskısına sade ve sakin dokunuşlarıyla yanıt verdi. Oyunun akışından memnun bir hali vardı... Savunma dedik ya... Scaloni gerideki beşlinin iki yanına Molina ve Acuna'yı yerleştirip, hücum hamlelerinde kanattan hızla karşı kaledeki pozisyonlara katılmalarını istemişti. İstediklerini de yaptılar. Molina Messi'nin asistiyle ilk golü attı... Acuna da soldan yaptığı atakta penaltı kazanıp Messi'yi beyaz noktaya ve gole davet etmişti.. Messi, Messiliğini gösterdi. Öyle bir asist yaptı ki Molina'nın golü atmaması artık ayıp olurdu. Penaltı ise soluyla kaleciyi donduran bir vuruştu. Rüzgar