Durgundan vurguna

Fiziksel değil, zihinsel rehavet Beşiktaş'ı motive eden en önemli kaynağın Galatasaray (3-1) derbisi olduğu anlaşıldı. Bir hafta önce hem alkışı hem takdiri toplayan, golleri atıp üç puanı alarak kağıt üzerinde olsa da şampiyon adayı statüsü kazanan Beşiktaş, dünkü Antalya deplasmanında kimliğini kaybetmişti adeta. Özellikle ilk yarıda oyuna yoğunlaşamadılar. Evet, topa sahip olan, topla daha çok oynayan onlardı ama bu oyunun adına futbol değil "vıdı vıdı" demek daha uygundu. Hani çok konuşup bir şey söylememek gibi bir şey. Ne ceza alanına girebildiler ne ortadan ne de kanatlardan oyun kurup pozisyon hazırladılar. Sadece topu alarak ağır, kararsız ve cılız paslarla rakibin baskısına teslim olup sil baştan yeniden çatışmaya döndüler. Geçen haftanın kahramanları Cenk ve Aboubakar gollerde geç kaldılar. Uzun süre tutuktular.. Topla buluşmalarında kararsız olduklarını gördük. İlk yarıda ceza alanına giremeden, şut atamadan kaybettiler topları. Rosier ve Masuaku ile Gedson iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalıştılar ama yetmedi. Fernando'nun uzaktan kullandığı atışta Ömer Toprak'ın ceza alanında topu kafayla ağlara göndermesi sarsıcı oldu. Şenol Hoca'nın devre arasında hardallı (!) bir konuşma yapıp oyuncularını uyardığını oyundaki eksik noksan ve yanlışları hızlıca özetlediğini anladık. İlk yarıda bekleneni veremeyen Maxim yerini Onur'a bırakmıştı. Burada iki sağ bekin beraber oynamasını yadırgayanlar olabilir ama, o tartışmaların artık