Başkanı bırak, takıma bak!

Kariyerinin belki de en acı gününü Portekiz'le oynadığımız Dünya Kupası play - off maçında yaşadı. Penaltı düdüğü çalınca hangi takımın formasını giyerse giysin, beyaz noktaya buyur edilen adam, o talihsiz vuruştan sonra Milli Takım'dan ayrıldığını açıklayınca, kimse itiraz etmedi. Vefa göstermedi. Bir veda maçına çağırılmadı. Burak Yılmaz, Milli Takım'dan görmediği vefa, teşekkür ve saygıyı şimdi Beşiktaş'ta görüyor. Elbette büyük bir baskı ve sorumlulukla baş başa. Yine de büyük bir sevgi ve sevinçle taşımaya çalışıyor yükünü.Şenol Hoca'nın istifasından sonra İstanbulspor'a karşı ilk sınavından başarıyla çıktı ve hemen milli aradan sonra oynanacak Galatasaray maçına odaklandı. Öğrendiklerimi buraya not ediyorum.Burak Hoca (artık bu unvana alışmalı), futbolcuların psikolojik durumlarını, sosyal ilişkilerini, aile yaşamlarını biliyor ama kişilikleriyle uğraşmıyor. Antrenmanda en yüksek verimi alabilmek için "motivasyon" dediğimiz alana sabahtan giriyor.Beşiktaş'ın başını ağrıtan zaman zaman sorgulanan Şenol Güneş - futbolcu ilişkilerinde hiçbir sorun görmüyor.Peki yaşanan Lugano felaketinin temelinde yatan arıza ne Sadece Burak Yılmaz değil, tüm takımın koyduğu tanı şu: "Reaksiyon gösterememek!" Nasıl yani Takımın güvenilir oyuncusu Valentin Rosier 61. dakikada "kırmızı kartla" oyun dışı kalınca bir türlü toparlanamamışlar. Sonrasında dokuz dakikada yenilen üç golden çok önce o kartla sadece Rosier değil, adeta bütün takım "şoke" olmuş. Ancak bu kötü sonuçtan sonra oyuncular birbirlerine daha çok yakınlaşarak, dertleşerek, birbirlerini destekleyerek hem teselli, hem de tedavi sürecini başlatmışlar. İstanbulspor maçını kazanıp araya ""rahat" bir ruh haliyle girmişler.Peki Burak Yılmaz hangi konudan başlıyor Transfer çalışmaları nedeniyle birlikte hazırlık çalışması yapamayan takımın fiziksel eksikleri gündemin birinci maddesi. Burak Hoca bir plan yaparak sezon içinde uygulanabilecek yöntemlerle fizik kapasite açığını kapamaya çalışacak.Ezeli rakiplerde golasistpozisyon üreten santrforlar (İcardi ve Dzeko) var... Akla gelen soru: "Beşiktaş Cenk ve Aboubakar'la çift santrfor oynar mı"Burak Yılmaz, düne kadar Milli Takım formasını paylaştığı Cenk'i ve golcü Aboubakar'ı çok iyi tanıyor. İki futbolcu da bildiğimiz klasik "9 numara" için aynı özellikleri taşıdığından "çift santrfor" oynatma olasılığı yok. Ancak genç Semih'in zaman içinde yapılacak çalışmalarla ikinci santrfor olmayı, üçüncü bölgede uygun koşular atarak ortağına alan açmayı öğrenmesi mümkün. Bu çalışma, güncel uğraşların dışında kalıyor.Burak Yılmaz ve oyuncuları, taraftardan tam destek istiyor. Zor günleri aşmanın "olmazsa olmaz"ı taraftar desteğiTürkçesi şu: Başkanla uğraşmayı bırak, takımına bak!.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

"Herkes kilo alacak"

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Türkiye-İtalya 2032 Avrupa Futbol Şampiyonası'na birlikte ev sahipliği kararı son yıllarda aldığımız en mutlu haber. Hayatın koşulları, iç ve dış konjonktür gibi sorunlarla toplumlar sürekli tartışırlar. İktidar-muhalefet çatışmaları gündemi belirler. Böyle bakınca milletlerin savaşta, doğal felaketlerde, terör saldırılarında ve pandemi (salgın hastalıklar) gibi durumlarda kenetlendiğini biliyoruz. Bunların dışında bir de "keyifli beraberlikler" var: Sportif organizasyonlar. Türkiye, Olimpiyat Oyunları ve Avrupa Futbol Şampiyonası organizasyonları için 5 ve 6 kez aday oldu. Mutlu sona ancak dün ulaştık. TFF Başkanı Büyükekşi ve ekibini içtenlikle kutluyoruz.Türkiye ve İtalya futbol federasyonlarının dünkü 1'er dakikalık sunumlarını ve hazırlanan özel klibi gördükten sonra UEFA İcra Kurulu üyesi Servet Yardımcı'yı aradım. O, adaylık ve sunum ekibinde değil, "oylama" makamında idi. Acaba dosyalar nasıl değerlendirildi Evet, başka aday yoktu ama, bir oylama ve onaylama gerekiyordu.Servet Bey, UEFA'nın ortak kararını açıkladı: "Herkes kilo alacak!Onay kararından sonra hepsi iki ülkenin "mutfak harikalarında" görüş birliğine varmış. "Yandık, o yemeklere dayanamayız" demişler.Evet, Penne Arabiata ile İstim Kebabı, Türk Kahvesi ile Cappucino, Napoliten ile Türküler'in buluşması bu. Can Bartu'dan Hakan Çalhanoğlu'na, Puppo Sandro'dan Montella'ya, oradan da Danilo Chef'e uzanan bir beraberliklerimiz var zaten. O halde yaşasın Akdeniz Kardeşliği