Aşkın gözü kördür!

Tam anlamıyla sabır ve sinir savaşı izledik. Böyle ortamlarda akıllı ve soğukkanlı davranmak o kadar kolay değil. Kadıköy'deki maçın zor yanı, sahadaki takımla tribündeki o büyük topluluk arasında uyum sağlanamaması oldu.Fenerbahçeli futbolcular savunmada sıkıntıya düşmeden orta alanda ve hücumda sabırla golü kurgulamaya çalışırken, tribünlerde önce ayağına top alan her Sevillalıya koro halinde "yuhuhhh" sesleri yükseldi. Sonrasında yuhlar yetmedi "yabancı maddeler" ikram (!) edildi. Konuk takım kaçırır mı fırsatı!... Önce çakmaklar filan İngiliz hakem Oliver'e teslim edildi. Fenerbahçeli oyuncular tribünlere "sükunet" ricasında bulundular, olmadı. Kaleci Dimitroviç bu sinir ve kriz halini fırsata çevirdi Önce yattı tedavi gördü. Hakeme sürekli şikayet ifadesi veriyordu. Arada İspanyol takımının öteki oyuncuları da maçın oynanamaz hale geldiğinden dem vuruyorlardı. Hakemin ricasıyla ev sahibi takım, tribünlerin önüne giderek "ricacı" oldu. Sessizlik ve sükunet istediler. Bunun Türkçesi şuydu: "Bırakın da oynayalım. Sevilla'yı değil bizi bozuyorsunuz!" Jorge Jesus sanki tüm eleştirileri not edip önüne alarak dikkatli ve özenli bir kadro yazmıştı tahtaya 3-4-1-2 Stoperleri zaten biliyorsunuz da Asıl yenilikler ortada ve öndeydi. Sağ kanatta Ferdi solda Oosterwolde onların ortasında ihmal edilen Zajc'la neredeyse unutulan İsmail Yüksek. Daha da önemli dokunuş 10 numaralı Arda'nın gerçek bir "on numara" liderliği ile maça başlamasıydı Önde de çift santrfor: Valencia ve Batshuayi Oyunun en parlak yanı genç Arda ile süper genç Ferdi'nin, takımı sürekli ileri taşıyan hamleleriydi. Arda buluştuğu her topta ortadaki arkadaşlarıyla bir-iki pas yaparak,