Çığlık

Çığlık, hançereden çıkan tiz ses demektir.

Sevinç çığlıkları atıldığı da olur ama genellikle, korku, dehşet, çok büyük üzüntü ifadesidir.

Daha çok bilinçsizce, içten gelen, doğal bir dışavurumdur.

Sadece insana da özgü değildir.

Hatta denebilir ki hayvana, hayvansıya, insan öncesine aittir.

Günümüz insanına, bize, önceki zamanların insansılarından gelmiştir.

Bütün canlılara aittir.

Bizim işitme yetimizin dışında olsa da en küçük canlıların bile mutluluk ya da mutsuzluk çığlıkları attıklarını düşünüyorum.

Çığlık biz insan türünde artık büyük ölçüde mutsuzluk anlatımı olmuştur.

Günümüz insanı ona çığlık attıracak mutluluklardan gitgide uzaklaşmaktadır...

Çığlık denildiğinde akla öncelikle Norveçli ressam Edvard Munch'un (Manç) gerçekten ölümsüz tablosu geliyor.

1863 doğumlu dışavurumcu Munch bu tabloyu 1893'te, otuz yaşındayken yapmış.

Tablonun Norveççe adı "skrik"miş. Sözlükte karşılığı "bağırmak" olarak veriliyor. Rusça bağırma, bağırış (krik) sözcüğüyle bağıntısı olmalı.

Doğrusu içten gelen bağırma olmalı. Yani çığlık.

Renklerin de çığlık atarcasına birbirine karışmış olduğu tabloda, bir köprü üzerinde, başı avuçları arasında, bedeni sağa eğrilmiş, sapsarı yüzünde ağzı ve gözleri dehşetle açılmış, cinsiyeti belli olmayan, fakat yaşlı olduğunu düşündüren, saçsız bir insan figürü var.

Arkada renk lekeleriyle yapılmış, ona doğu yürüyen iki insan figüründen biri şapkalı, öteki başsız gibi.

Bu figürlerin simgesel bir anlamları olduğunu sanmıyorum.

Anlam, çığlık atan figürün kendisidir.

Dehşetle açılmış gözleriyle nereye bakıyor, ileride gördüğü nedir

Bunu bilmiyoruz.

Ressamına sorma şansımız olsa sanırım, "Bu bir resimdir, siz nereye baktığını düşünüyorsanız orasıdır" diyecektir.

Fakat yanıt ne olursa olsun, tablodaki "Çığlık", içten kopup gelen bir acının ifadesi olarak hep orada olacaktır.

Değerli şair arkadaşım Ahmet Özer'e, bu sütunda yayımlanan "Ayıptır, Günahtır, Zulümdür, Suçtur" başlıklı yazım, Munch'ın "Çığlık"ını anımsatmış.

Şöyle yazıyor: "Yazın Munch'ın çığlığı gibi. Günümüz toplumuna ayna tuttun. Birçoğumuzun sesi oldun. Umarım bu ses yankılanır ülke düzeyinde."