CIA, PCR testi ve genetik veriler!

ABD'nin 13 tıp fakültesinin dekanı, 2014 yılında Beyaz Saray'a dilekçe göndererek, aşı kampanyalarının casusluk faaliyetlerine alet edilmesinin küresel sağlık için tehdit oluşturduğunu belirtmişti. Beyaz Saray'dan dekanlara yazılan cevabi mektupta, CIA'nın aşı programlarını artık istihbarat amaçlı kullanmayacağı, ayrıca bu programlar aracılığıyla elde edilen genetik verileri de kullanmama sözü verdiği ifade edilmişti. CIA ise aşı programlarını, casusluk faaliyetleri çerçevesinde kullanmaya son verdiklerini açıklamıştı. 2020 yılının başından itibaren, bütün dünyada uygulanan aşı kampanyası ise gerek Beyaz Saray'ın gerekse CIA'nın yalan söylediğini gösteriyor. Çünkü bütün insanlığın genetik verileri, aşıdan önce PCR testi ile kayıt altına alındı. Testlerin her ülkede Sağlık Bakanlığı tarafından bilgisayarlara kaydedilmiş olması istihbarat servislerinin bu kayıtlara ulaşması için yeterlidir. Yoksa doğrudan CIA'ye göndermeleri söz konusu değildir... İnsanların bir kısmının PCR testi yaptırmamış olmasının bir önemi yoktur. Alınan veriler, toplumlara yönelik analiz yapmak için yeterlidir! Amerikalı beyin cerrahı Russell L.Blaylock, "Covid güncellemesi" başlıklı uzun inceleme yazısında, istihbarat servislerinin aşı kampanyasından faydalanmasına girmiyor ama hükümetleri suçluyor: "COVID-19 pandemisi, hükümet bürokrasileri, tıp dernekleri, sağlık kurulları, medya ve uluslararası ajanslar tarafından yönetilen, mütemadiyen resmî yalanlarla karakterize edilen, tarihte en çok manipüle edilen bulaşıcı hastalık olaylarından biridir. Amerikan tarihinde ilk kez hastanelerde uygulanacak tedavi yöntemlerine başkan, valiler ve belediye başkanları müdahale etti. Tıp tarihinde ilk kez, protokoller çok fazla sayıda hastayı başarılı bir şekilde tedavi eden doktorların deneyimlerine dayalı olarak değil, tek bir hastayı tedavi etmemiş bireyler ve bürokratlara dayalı olarak formüle edildi. Anthony Fauci ve Bill Gates dahil... Medya, tıp dernekleri, devletlerin bilim kurulları ve sosyal medya sahipleri, kendilerini bu sözde "pandemi" ile ilgili tek bilgi kaynağı olarak atadı. Bulaşıcı hastalıklar alanındaki son derece güvenilir ve deneyimli olan klinik doktorlar ve bilimsel uzmanlar şeytanlaştırıldı, kariyerleri yok edildi ve tüm muhalif bilgiler, en iyi uzmanlardan kaynaklansa bile "yanlış bilgi" ve "tehlikeli yalanlar" olarak etiketlendi. Programa uymayan doktorların, Sovyetler Birliği'nde sürgün edilen muhaliflere