İlhan Selçuk!

"21'inci yüzyıla 4 kala Türkiye'de Müslümanlar mürtecilerin saldırısı altında. Bunlar ülkede 'inanan-inanmayan' ve 'laik-Müslüman' ayrımıyla zamanenin yobazlığını yapıyorlar, kardeş kavgasını körüklüyorlar; yüzlerindeki maskeyi iktidar koltuğuna oturunca çıkarıp atmış, tek tutkularının iktidarın çıkarları olduğunu faş etmişlerdir. Bugün dinci mürtecilere karşı çıkmak, Müslümanların boynunun borcu olmuştur" demiş büyük usta İlhan Selçuk 1996'nın 6 Ağustos'unda kaleme aldığı "Mürteci ile Müslüman" başlıklı yazısında.Sanki 2022 Türkiyesi'nin fotoğrafını 26 yıl önce görmüş. Daha doğrusu, "demokrasi" trenine binerken özgürlükten, modern yaşamdan söz edenlerin iktidara geldiklerinde takındıkları tavrı yazmış.Evet, tam da İlhan Ağabey'in sözünü ettiği, "mütedeyyinlikten din baronluğuna geçiş" yolunda ilerliyoruz.Bir yanda gericilik rüzgârı, öte tarafta ağır hakaret, asarım, keserim tavrı. Hem yobaz hem faşist, baskıcı bir coğrafya...Ve Cumhuriyet, dün İlhan Selçuk döneminde olduğu gibi bugün de onun kurduğu Cumhuriyet Vakfı çizdiği yolda yobaz ayaklanmaya karşı direniyor.Manşetleriyle de yaklaşan genel seçim öncesi estirilecek faşist-yobaz rüzgâra dikkat çekiyor.Geçen pazartesi attığımız, "Türkiye gericilik kuşatmasında" başlığını anımsarsınız. Tam da İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu'nun gazetecilik anlayışının ürünüydü. 1980'li yılların ortalarından bu yana onunla çalışıp, aynı havayı soluyanların manşetiydi 35296 sayılı gazetemiz.Ankara, İstanbul ve Eskişehir muhabirlerimiz bir yanda kadının "tayt" giyip parkta, bahçede yoga yapmasına engel olmak isteyen zihniyet ile İstanbul Arnavutköy'de, İsmailağa cemaatinin sarıklı gövde gösterisini haberleştirdiler. Yazıişleri müdürlerimiz İklim Öngel ile Özgür Soyer de başlıklarını cesurca attılar. Çünkü, iki arkadışımız da İlhan Selçuk - Uğur Mumcu gazeteciliğinin devamıydılar. Yine İzmir büro çalışanlarımız Gündoğdu Meydanı'ndaki "inadına yoga" etkinliğini tarihe not olarak düştüler. Bir sonraki gün Şırnak muhabirimiz, Cizre'de dört yaşındaki çocukların Kuran kurslarına katılımı için düzenlenen icazet törenini duyurdu kamuoyuna. Dikkatinizi çekerim; sadece dört yaşında üstelik yatılı Kuran kursuna gidiyor, yarınları inşa edecek minicik evlatlar; daha abeceyi öğrenmeden "elif, be, pe, te, se"yi ezberliyorlar ne anlama geldiğini bilmeden.Yine, "Araba Sevdalısı" Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın, Atatürk'e lanetler yağdıran Mustafa Demirkan'ın arkasında hafızlık duası etmesi içimizi burktu, manşet yaptık. İşte bu gelişmeler ne yazık ki Türkiye'nin AKP-MHP iktidarında nereye koştuğunun en güzel kanıtı. Elbette günümüz Türkiyesi'nin defosu sadece yobazlık değil. Baskıcı rejim de tepemizde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, örneğin Gezi katılımcıları için (ben de bir Geziciyim, bununla da gurur duyarım) kullandığı "çürük, sürtük" sözcükleri, artacak baskı rejiminin sinyali. Muhalefet liderlerinin bu üsluba uymaması ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Küfür çukuruna inmem" sözü yarınlar için umut ama bu devletle bağdaşmayan dili her yerde irdelemeli demokrasiyi savunan kesim, "Türkiye bu değil arkadaşlar"