Türksitanlılık yahut kendözümüzün büyük birliğine doğru

Turancılık büyük vatan olan ve işgale uğrayan Türkistan'da bir birlik, bağımsızlık ve medeniyet davasıdır. Anadoluculuk ise tarihi şartlar içinde elde kalan Türkiye'de birlik, bağımsızlık ve medeniyet davası idi. Bu akımlar muayyen dönemler içinde ortaya çıkmış ve esasen Türk medeniyeti yani toplummillet, devlet ve şehirvatan payidar olsun diye gayret eden milliyetçilerin ortaya attığı, derdi memleket ve millet olan hareketler idi. Kendi devir şartlarında birbirlerine karşı bazı itirazi karşılaşmaları olduysa da Nihal Atsız ve Nurettin Topçu gibi iki adam gibi adamı 21. asırda kavga ettirmenin Türkler'e ne faydası vardır bilmiyorum. Atsız Bey erbabının bildiği Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları yazısında Topçu Bey'e eni konu cevap verir ama fikri namus olan bu adam şunları da der ki bu nedense dile getirilmez: "Bilgisini ve zekâsını daima beğendiğimiz Nurettin Topçu'da bir "büyüklükten korkma" hastalığı var ki, onu birtakım haksızlıklara sürüklüyor ve kendi halinde ülkücüler olan Turancılara karşı yakışıksız sözler söyletiyor. Türkiye'yi daha büyük görmek ülküsünü yani Turancılığı, milliyetçiliğin antitezi diye anlamak, başka türlü tefsir olunamaz. Anadolu'nun destan kahramanı Köroğlu bile, at koşturmak için: "Anadolu'nun eni iyi, ama boyu kısa!" dememiş mi Bu, milletin yaratılışındaki büyüme isteğinin ifadesi değil midir" Atsız Bey gibi sözünü esirgemeyen birisi her halde Topçu Beye rüşveti kelam etmemiştir. Meselenin esasında bahsettiğimiz derdin olduğu ve kendi geleceğini arayan vatanpervelerin yol aradıkları ya da yol açmaya çalıştıkları sırada farklı tercihlerle yürüdükleri ama aynı şeyin yani Türk milletini yüceltmek derdinde olduklarını söylemek gereklidir. Dünyanın bugün geldiği yerde, Sovyet sonrası dönemde, Türk dünyasının hali hazırında görüleceği üzere şu bulunduğumuz anda kendi içimizde mevziler açarak geleceğe yürümek kabil değildir.

Tarihin dönüm noktasındayız. Türkistan'da 6 devletin bayrağı müstakil dalgalanıyor. Coğrafi olarak konumlanmaya bakacak olursa Türkiye-Azerbaycan arasındaki pürüz kalktığı zaman Türk Dünyası coğrafi ve siyasi olarak yan yana konumlanmış durumda. Haritaya bakıp bunu fark edip üzerine düşündük mü Rahmetli hocam Prof. Dr. Şerif Baştav derslerde gözleri dolarak bize Pan-Türkist, Turancı dediler, diyerek gözleri yaşararak anlatırdı. Türkçülük-Turancılık davası herkesi malumudur. O günler geçti. Dileriz Türk kavramını ideolojik bir sapma, milliyetçiliği de Türklerdeki haline bakmadan ırk sevicilik gören genetiği yoz fikriyat ülkemizde yeniden imkân bulmaz. Bunların ötesinde bugün Turancılık fikri ya da Anadoluculuk fikrinin ortaya çıktığı şartların ilerisinde bir yerde ve zamandayız. Türkistan'da müstakil devletlerimiz var. Bu romantizm değil tarihin önümüze getirdiği bir fırsat. Coğrafya kader ise tarih diyor ki sizi coğrafya üzerinde tespih tanesi gibi yan yana dizdim. Kıbrıs'tan Türkiye'ye ta Doğu Türkistan'a kadar omuz omuzasınız. Bunun farkında mıyız Peki burada dalgalanan 6 bayrak bize ne söyler Demek istiyoruz ki birileri Türk birliği elbet kurulacak, bir gün olacak Rusya, Çin, Amerika, İsrail vs. şöyle olacak, yıkılacak; böyle olacak dağılacak falan derken tarih o birliği coğrafyada kurdu bile. Farkında mıyız Siyasi olarak 6 devleti yan yana koydu. Ve bunu kan dökmeden ve para harcamadan yapıverdi. Lakin biz hala peteğe bal taşıyan arılar olamadık. Münferit çabalara medyunu minnetiz. Türk Devletleri Teşkilatımız var, var olsun. Lakin birlik fikirde, gönülde ve işte olmadıkça temennilerle bir yere kadar gidebiliriz. Burada duygusal olarak herkesin bir Türk dünyası fikriyatı ve ülküsü ile yaşadığını milletimizin farklı coğrafyalarda birbirine kucağını açmış bekleyen fevkalade ideal ve hayali netlikte bu ülküyle motive olmuş olduğu zannıyla hareket etmek çok yerde sukutu hayale yol açabilir. Gerçekçi olmak ve kendözümüzün peşinde yürümek lazımdır. Evet bu 6 devlet kökleri, tarihi, dili ve dini gibi çok unsurlarıyla müştereklere sahiptir. Lakin buralarda umumi bir medeniyet oluşturmaya dair bir mefkure çerçevesi var mıdır Daha önemlisi bu coğrafya tarihin ve dünyanın göbeği; siyasi, sosyal ve ekonomik kaynakları ile kürede etki potansiyeli olan lakin bunlar yer altında yatan madenler gibi zamanın ruhu tarafından örtülen bir gizli hazine durumunda. Hala bazı güç merkezleri buralarda sinir uçlarıyla oynayabiliyorlar! İnsan henüz medeniyetçi bir asabiye yahut gerilim içinde değil. Umutsuzluklar, bezginlikler hayatı yormaya devam ediyor. Fikirlerimiz ittihat etmiş durumda değil sanki. Türk olma bilinci geçmişe dair romantik ve kültürel bir bağ olarak bizi yakınlaştırmaya başlamışsa da henüz bizi müstakil bir hareket yapısına ulaştırmış değil. İşte Türkistan'dan Türkiye'ye yahut tam aksi istikamette sınırları bitişik bir Türk dünyası kurulu halde. Tarih o tüm devasa serveti olan güçlere, devletlere, gizil güçlere vs.ye rağmen Türk burclarında doğdu, doğuyor. Mesela yapılacak basit bir pasaport anlaşması ise Türkiye'den Azerbaycan'a ulaşım başladığında Türk dünyasında bir kimlikle dolaşmak hali hazırda mümkün. Farkında mısınız Romantizm değil bu açın haritaya ve Türk dünyasının ve devletlerinin konumuna ve durumuna bakın. Lakin o birliği biz kendi gönlümüz, aklımız ve fikrimiz de yapabilemedikçe tarihin önümüze koyduğu bu imkan ber-heva olacak; boşa gidecektir.