Doğa boşluktan nefret eder

Siyasal İslamın içyüzünü bir nebzecik olsun bilenlerin öngörüleri artık aşikâr oldu. AKP'nin Türkiye'yi yönetemeyeceğini sonunda herkes anladı.Yanlış anlaşılmasın! Sistem başlarda yürüyormuş da sonradan çıkmaza saplanmış değil. Bu hususu birçok kez, ısrarla belirtmemin nedeni sosyal olaylarda da uygulanabilecek bir trafik kuralıdır. Ehliyet sınavında sıkça sorulan bir soru vardır:- Yokuş hangi vitesle inilirYanıtı çok basittir.- Hangisiyle çıktıysan onunla.Evet, birinci vitesle, zar zor tırmandığın bir yokuşu, beşinci vitesle paldır küldür inemezsin. Trafikte de toplumsal yaşamda da öyle kolayca göz ardı edilemez bir altın kuraldır bu.Yılların birikimi olan sorunların, öyle beş altı haftanın, üç beş ayın politikalarıyla çözülmesini beklemek de hayalciliktir. Hele hele yapısal sorunların öyle konjonktürel önlemlerle çözülmesini hiç bekleyemezsiniz.Yarım yüzyıldan fazladır kök salmış olan, yağma ve talan ekonomisi ile AKP'nin de öncesine uzanan, aydınlanmacı Cumhuriyeti tarikat ve cemaatler aracılığıyla şeriat düzenine çevirme girişimlerini alaşağı edecek politikalar uzun soluk ister.Öyle toplumun jetonunun sonunda düşmesiyle gidilecek bir seçimle kolay çözüm beklemeyelim!Zaten içinde bulunduğumuz durumda "Ben gidemem!" diyen AKP, seçimi de çare olmaktan çıkarmıştır.Aklı başında herkes böyle bir durumda "Saçmalama, bu durumda postu deldirmeden nasıl gitsin!" yanıtını alacağını bildiğinden, kimse "neden" sorusunu sormaz.İktidarın, sorunları çözmek bir yana bütün sorunların nedeni olarak bizzat kendisinin en büyük sorun olduğu bir durumda öncelikli mesele, toplumu salimen sandık başına götürmektir.Burada iktidarın, milli iradeyi iptal etmek, yani seçimi yapmama girişimleri ilk bakışta sanıldığının aksine bir çözüm değildir.Bu durumda milli iradeyi iptal yerine ifsat (zedeleyerek) ederek sandığa gitme iktidar için bir seçenek olarak görünüyor.Son günlerde meydana gelen tüm olayları bu çerçeve içinde ele almak gerek.Sezen Aksu'nun bir şarkısından dolayı kafasına sıkma tehditleriyle karşı karşıya kalması, gazeteci Sedef Kabaş'ın bir Çerkez atasözü dolayısıyla apar topar içeri tıkılması, hep milli iradeyi ifsat ile sandığa gidilmesi girişimlerinin parçaları olarak görülmelidir.Her an kafasına sıkılma olasılığı altında sandık başına gidildiği bir toplumda, milli iradenin serbestçe tecelli edebilmesi mümkün müToplumdaki tüm güçlerin yakından denetim altında tutulduğu, yargının bağımsız