Doğu ve güney bölgelerimizde vazife yapan değerli din görevlilerimize!

Çok değerli ve muhterem müftü efendiler, vaizler, imamlar, müezzinler, Kur'an kursu hocaları, medrese âlimleri, tarikat mensupları, şeyhler, müritler ve bilcümle kanaat önderleri; çeşitli guruplardaki dini cemaat mensupları, bölgede yaşayan ve emekli olup halen hayatta olan muhterem tüm din görevlileri, saygı değer hoca efendilerimiz: Sizlere Karadeniz kökenli emekli bir kardeşiniz olarak seslenmek istiyorum: Lütfen sesimize kulak veriniz. Bölgelerinizde çok büyük âlimlerin olduğunu biliyorum. Yıllarca medresede eğitim görmüş, tefsirde, hadiste ve fıkıhta çok mesafe almış hoca efendilerimizin var olduğunu da biliyoruz. Ayrıca çok inançlı, (Örfüne, âdetine, ananesine, töresine, gelenek ve göreneklerine bağlı, vatanını, din kardeşlerini seven aşiret reisleri olduğunu da biliyoruz. Muhterem hocalarım: Yükünüzün çok, ama çok ağır olduğunun idraki içinde olduğunuza inanıyorum... Zira sizler son peygamber Hz. Muhammed (SAS) efendimizin varisleri olduğunuz, bizzat o yüce peygamber efendimiz tarafından ilan edilmiştir. Elbette ki, biz nacizin sizlere istikamet verecek, yol gösterecek ne ilmimiz ne de tecrübemiz müsait değildir. Sadece mübarek ve yüce İslam dini kardeşliğimizi baz alarak, siz değerli büyüklerime ve kardeşlerime bu şekilde seslenmek istedim. Çünkü millet olarak, memleket olarak çok nazik ve hassas bir dönemden geçiyoruz. Sizler İslam dininde ırkçılığın kesinlikle yeri olmadığını en iyi bilenlerdensiniz. Şu anda gerçek manada inanan Kürt kardeşlerimizle hiç alakası olmayan insanlar Kürtlerin isimlerini kullanarak (Sözde Kürtlerin haklarını savunmak(!) için) vatanımızda oluk, oluk kan akıtıyorlar! (Oysa onların büyük bir kısmının Kürtlükle, İslam dini ile hiç alakaları yoktur. Etnik köklerini ve kimliklerini gizleyerek sözde Kürtlerin haklarını korumak için kardeşi, kardeşe düşürmek istiyorlar. Lütfen kurban eti dağıtan, Yasin kardeşimizin nasıl şehit edildiğini hatırlayınız.) Yıllardan beri onların estirdikleri terör yüzünden Nice anaların, babaların, eşlerin ve evlatların yürekleri yanıyor! Yanan bu ateşi söndürmek için hiçbir şey yapmayacak mıyız Elimiz, kolumuz bağlı dairemizde, evimizde veya bir köşede oturacak mıyız Lütfen Peygamber Efendimizin (SAS) ve ashabı kiramın verdikleri mücadelelerini hep birlikte bir hatırlayalım. Seksen küsur yaşında Eba Eyyubel Ensari o günün zor şatlarında deve ve at üstünde neden kalkıp da İstanbul'a kadar geldi... Biliyoruz sizin bölgelerinizde yatan birçok evliya, enbiya ve ashabı kiram ile Allah dostlarının mübarek kabirleri bulunmaktadır. (Allah (CC), hepimizi şefaatlerine nail eylesin.) Geçmişte Hz. Peygamberimizin (SAS) doğum gününü kutlamak üzere Diyarbakır'da ve Van'da yapılan anma programlarını Almanya'da televizyonlardan ibretle ve gözlerim yaşlı olarak rahmetli eşimle birlikte izledik (Ne iman ne heyecan ne coşku idi o anma toplantılar) Yaşlı erkekler, yaşlı kadınlar, genç kızlar, genç erkekler belki de hiç Türkçe bilmeyen din kardeşlerimizi Hz. Peygamberimizin (SAS) ismi şerifi anıldığında nasıl coşuyorlardı!... O'na hürmeten nasıl salatu selam okuyorlardı Bizi birleştiren esas maya O son peygamberin ümmeti oluşumuzdur. Değerli kardeşlerim: Ben Karadenizliyim ancak gelinim Kürt'tür. Bir aşiret kızıdır. Çocuklar okulda birbirlerini sevdiler, biz de; bize düşeni yaptık onları evlendirdik. Gayet de mutlular... Şimdi bunları biri Kürt, biri Karadenizli diye ayıracak mıyız Böyle bir şey düşünmek, Müslümanları Kürt, Laz, Türk, Gürcü, Abaza, Arap vs. diye ayırmak Müslümanlara yapılacak en büyük ihanettir. Muhterem hocalarım; kasten bir insanın öldürülmesinin cezasının ne olduğu Kur'an-ı Kerim'de açıkça belirtilmektedir. Ayrıca hazreti ALLAH (c.c) yine kitabımız Kur'an-ı Kerim'de; "Müminlerin birbirlerinin kardeşi" olduklarını beyan buyurmaktadır. Bu kan ne kadar daha akacak İnsan öldürmenin haram olduğunu yüksek sesle, her ortamda haykıralım. Bölge insanlarını uyandırmaya çalışalım. Birileri onlara akıttıkları zehirleri İslam'ın panzehri ile silelim. Ebedi hayatlarını kurtarmaya yardımcı olalım. O halde muhterem hocalarım; bölgede lütfen manevi bir seferberlik başlatınız. Arapça, Türkçe, Kürtçe, gerekirse Farsça Müslümanları irşat etmeye çalışalım. İslam kardeşliğini ön plana çıkartalım... Burada en büyük görev de Diyanet İşleri Başkanlığına düşmektedir. Bugünkü anlayış maalesef süslü bir diplomaya verilen değer kadar yıllarca medreselerde dirsek çürütmüş tam olarak Arap, Fars dillerine hâkim nice "Meleler" muhatap kabul edilmiyor. Kendilerine Diyanet kadrolarında hizmetler verilmiyor, vaaz edebilmeleri için izinler verilmiyor Maalesef Diyanet'te öyle bir yanlış zihniyet hâkim ki, İmam-ı Azam, İmam-ı Şafii ve daha birçok mezhep sahipleri veya fakihler kalkıp gelseler, onlara da diplomanız yok diye vaaz ettirmezler Bu yanlışın bir an önce düzeltilmesi lazımdır. Malazgirt savaşında birlikteydik. Yemen harbinde. Çanakkale'de, Dumlupınar'da, İstiklal Harbi'nde hep birlikte idik. Dedelerimiz aynı ot yataklarda yattılar, aynı mataralardan su içtiler, beraber sevindik, beraber ağladık. Vatanımızı bir baştan bir başa şehit kanları ile sulayarak burasını birlikte yurt edindik... Gelin Yahudilerin oyununa gelmeyelim. Ermenilerin tuzağına düşmeyelim. Kürsülerden, mihraplardan kardeş olduğumuzu haykıralım... Kardeş kavgasının durması için elimizden geleni yapmaya çalışalım Kardeşliğimizi zedeleyecek her türlü sözlü, yazılı hareketlerden kaçınalım Artık akan, bu kan dursun. Analar, babalar, eşler ağlamasın