Çay sezonuna girerken

Değerli kardeşlerim: Bildiğiniz gibi, ülkemizde: Artvin, Rize, Trabzon ve Giresun'daki, vatandaşlarımızın büyük bir bölümlerinin geçimleri çay ziraatına bağlıdır. Dünyanın belli başlı çok az sayıda ülkesinde çay üretimi yapılabilmektedir. Bu üretilen çaylar içerisinde en güzeli, en kalitelisi Rize, çevre il ve ilçelerde yetişen çaylardır. Sebebi ise bir süre çay bitkilerinin kar altında kalmasıdır. Çok az sayıda çay yetişen ülkelerdeki, çay bitkilerinin üzerinde kar kalır. Gel gör ki, her sene mayıs ayı geldiğinde çay müstahsillerini bir sıkıntı basar. Bitmez, tükenmez çay satışı ile alakalı sıkıntılar üst üste gelir. Çay üreticileri için; çayı yetiştirmek, bir yana, dağlardan, bayırlardan, derin ırmak kenarlarından çayı toplamanın zorluğu, patika tek kişinin zor yürüdüğü yollardan sırtlarda çayı taşımak şöyle dursun, çayı satabilmek üretici için gerçekten başlı başına büyük bir dert ve sıkıntıdır. Daha doğrusu çile yumağıdır. Çayı topladıktan sonra satmak için ne kadar sıkıntılar çekildiğini ancak yaşayanlar bilir. Yıllardan beri ülkemizde çay ziraatı yapılmaktadır. Ancak çayın esas ve köklü bir sistemi yoktur. Çayla alakalı şümullü bir kanun da yoktur. Çok affedersiniz; Ormandaki ayıyı koruyan kanun var da yüz binlerce insanı alakadar eden, geçim kaynağı olan çayın, çay müstahsilini koruyan bir çay kanunu yoktur. Her gelen genel müdür kendi kafasına, becerisine göre, iyi niyetle, her çay fabrika müdürü kendi bilgi ve becerisine gelen çayı işlemeye çalışırlar. Her çay eksperi de kendi görüşüne göre çay alımı yaparlar. Hele bir kısım çay eksperleri var ki, kral mı kral. Dediğim dedik, astığım kestik der misali: Hayatında hiç çayı görmeyen bir insan okumuş nasılsa çay eksperi olmuş, kendini ayda, çay müstahsillerini ise yerlerde sürünür vazıyette götürür; bu çayı beğenmedim. Çayını seç de gel. Karnı burnunda hamile kadın, yaşlı analar, şehit bacısı saatlerce çayını yere örtünün üzerine döker. Pirinç arasından taşı ayıklar gibi; çayını seçer seçer Korku ile çay eksperine yaklaşır: "Ağabey çayımı seçtim. Bakar mısın" Eksper bakar iyilik yanı tutmuş, kadının çayını alır. Kan ter içende kalan kadın çayımı sattım sevinci ile evine gider. Yarın yine aynı macera tekrar başlayacaktır Elbette ki hepsi böyledir demek istemiyorum. (Değerli müdürlerimizi, kul hakkını hesap edebilen bütün eksperleri ve çay evlerinde, çay fabrikalarında dürüst, vatansever çalışanları bir kere daha tenzih ederim. Niyetim bu yazı ile onları üzmek asla değildir.) Her çay satma zamanı geldiğinde çay müstahsilleri kaderleri ile baş başa terk edilir. Gelmiş geçmiş iktidarlar ÇAYKUR'u bir arka bahçe gibi kullandılar. Taraftarını işçiye ihtiyaç var veya yok demeden oy hesabı için fabrikalara doldurdular. Öyle iktidarlar geldi ki, çay ziraatı için köklü tedbirler düşünmek veya almak yerine çayı müstahsilden çayı alıp denize, ırmaklara döktüler. Bazı vicdansızlar bu çayların bir kısmını oralardan toplayıp gelip devlete yeniden sattılar. Haksız ve haram gelirler elde ettiler. Çay ziraatı yapılan dört vilayetimizin milletvekilleri var. Üst düzey bürokratları var. Birçoklarının anaları, babaları, yakın akrabaları şu anda çay toplamak ve satmakla meşgul. Ancak bu insanlarımızın çay müstahsillerinin dertleri ile neden gerektiği gibi ilgilenmediklerini de akıl almıyor. (Bugün bir kilo çay hayvanlara verilen bir kilo ottan daha ucuzdur. Otun yetişmesinde hiçbir yan gider yok. Sadece çaya verilen gübre geçen seneden bu seneye kadar yüzde kaç arttı Geçen sene tonu 1900 TL olan çaya atılan gübre; 2022'de on bin TL'nin üzerinde. Müstahsil bunu nasıl alacak, nasıl çaya atacak Bir açıklaması olan var mı Sayın devlet büyüklerimizden önemli bir istirhamımız olacak: Hiç olmazsa 2022 çay sezonundu bir kilo domatesin 25 TL olduğu, her şeyin fiyatının yüzde yüz elli, iki yüzlere kadar arttığı bir zamanda; müstahsilin elindeki çayı, müstahsile eziyet etmeden, çay satmayı çileye dönüştürmeden alın. Çay müstahsilini özel sektör mensuplarının insaflarına terk etmeyiniz. Geçen sene devletin çaya verdiği fiyat 3800 TL idi. Gel gör ki, kota sebebi ile çayını devlete (ÇAYKUR'a) satamadığı için mecburen, içi kan ağlayarak, beddualar ederek çayını 2500 2750 TL karşılığı özel sektöre satma mecburiyetinde kalmıştır. Yazıktır. Günahtır. Bundan on on beş sene önce veya daha önce bir kilo yaş çay ile neler alınabilirdi Şimdi neler alınabiliyor İnsafla bir mukayese edelim. Değerli kardeşlerim: Beni mazur görsünler. Gerçekten acayiplik ve gariplik daha doğrusu tezatlık vardır. Mesela bir çiftçi bir dönüm arazisinden daha çok buğday alsa, ona madalya verilir. Takdir edilir. Bir dönümlük araziden çok verimli buğday aldın diye. Veya bir hayvan besleyicisi affedersiniz bir inekten daha çok kilo süt alırsa ona da merasimlerle madalyalar verilir. Üretimi artırdın diye. Çay müstahsilleri isi üvey evlat. Bir nevi ceza verilir gibi. Sen günde bir dönüm çay bahçenden sadece 15 kilo çay satabilirsin. Deniliyor. Bunun akılla, mantıkla alakası var mıdır Vatandaş çayına iyi hizmet etmiş bir dönümden daha çok çay alabiliyor. Siz neden çayını almayıp önünü kesmek için kotalar koyuyorsunuz Çay alım yerlerinde, çay fabrikalarında çalışan işçi kardeşlerimize amirlere, idarecilere biraz daha gayret edelim, daha çok imalat yapalım vatandaşımızı mağdur olmasın denilemez mi Bir özel firma üç beş fabrikasında elinde onlarca fabrikası olan ÇAYKUR kadar nerede ise çay işliyor ÇAYKUR fabrikaları neden işleyemiyor Devletimiz bilerek çay müstahsilini kotalar koyarak özel sektörün kucağına atıyor. Onların insafına kalıyor. Bağlayıcı bir taban fiyatı olmadığı için ben çayı şu fiyattan alırım diyor, müstahsil ezildikçe eziliyor. Çayımı dereye, yola dökmektense; bari 2500 TL'ye özel sektöre vereyim diyor. Doğrusu şu andaki sistem;