Bu kadar kin, bu kadar öfke niye...

Bugün bir kısım insanlara göre ülkemiz satılmış, bitmiş, batmış ve hazinemiz boşaltılmıştır. Millet fakr-u zaruret içerisinde yaşıyor. Hükümet memleketi idare edemiyor Demokrasi var. Herkes istediği gibi konuşabilir. Kimsenin ağzını konuşma diye kapatamayız. Ancak insaf ile olup bitenlere bakarak: Parti fanatiği olmadan, ülkemizde olanları görmek ve hakikatin tarafında olmak gerekir. Elbette ki herkes istediği gibi siyasi bir görüşü benimseyebilir (Pandemi sebebi ile bütün dünyada sürene fiyat artışları ve gıda üzerindeki bazı oyunları elbette görmezden gelemeyiz. Fiyat artışları birçok insanımızın belini büküyor. Ülkemizde aşırı bir fiyat artışı vardır. Özellikle bazı esnaflar insafsızca davranıp, bunu fırsat bilip, gün aşırı zamlar yapıyorlar. Bu insafsız şirketlerin ve esnafların yüzünden vatandaşın mutfağına ateş düşüyor). Bunu fırsat bilip hükümet düşmanlığı ne kadar doğrudur Avrupa'da birçok ülkede pandemi sonrası fiyatların katlandığını, enflasyonunu arttığını sayın muhalefet mensupları bilmiyorlar mı Ha bire hükümeti kötüleyip nefret dili kullanan küçüklü, büyüklü muhalefet: Bu fikirleri savunan insanlar; normal şartlarla, milletin tercihi ve iradesi ile 1950 yılından günümüze kadar iktidar yüzü göremeyen (Zaman zaman kısa süreli iktidar ortaklığı yapan) sabırsızlıkla iktidarı özleyen insanlardır. İktidarı elde edebilmek içinde her türlü yolu kendilerine mübah sayıyorlar. Sözde demokrasinin gereği(!) diyerek terörist uzantıları ile açık ya da gizli görüşmeler yapmakta bir beis görmüyorlar. Bunlar hiç çekinmeden vatanımızın düşmanları ile bile iktidara gelebilmek için birlik dahi yapmaktan çekinmezler, görüldüğü üzere çekinmiyorlar İktidar olabilmek için kırk bin evladımızı şehit eden teröristlerin temsilcileri ile de birkaç oy daha fazla alabilmek için görüşmeler yapmaktalar. Onlara bakanlık verme planları dahi var!.. Lütfen ABD Başkanının Türkiye'de iktidarı değiştirmek için muhalefetle iş birliği yapacağız mahiyetindeki sözlerini hatırlayınız. Türkiye seçimi ABD başkanını neden bu kadar ilgilendiriyor.. Türkiye'de olan kalkınma, harp sanayiindeki gelişme onları rahatsız ediyor da ondan. Onlar kendilerine "Uşak" olacak bir idare istiyorlar. Mesele bu kadar açık. Ben siyasetçi değilim. Zaman zaman bazı konulara hayret ettiğim için, vicdanı kanaatimi ortaya koymak üzere bazen böyle yazılar da yazıyorum. Allah rızası için samimi bir şekilde düşünelim: Bu memlekette muhalefetin de takdir edeceği, tebrik edeceği, hiçbir hayırlı iş yapılmadı mı Bu kadar yollar, köprüler, havaalanları, hastaneler, adliye sarayları, okullar, köylüye, çiftçiye yapılan yardımlar, yurtlar ve daha birçok şeyler ülkemize gökten mi indi Topunu inkâr edecek yerine; biz gelince daha iyisini, daha güzelini yapacağız diyerek milletin gönlünü almaya çalışsanız daha iyi olmaz mı... Bu kadar kin, bu kadar öfke, bu kadar çekememezlik ve haset niye... Batılı ülkelerin hemen, hemen hepsi, başta ABD olmak üzere hepsi Türk hükümetine, milletimize sayın cumhurbaşkanımıza düşmandırlar. Neden, Niçin!.. Teröristlerin, Tayyip Bey düşmanı olmasını anlamakta zorluk çekmeyiz. Ancak insan hakları diyenler, demokrasi diyenler, milliyetçiyim diyenler, yıllardan beri sağcıyım diyenler de Tayyip Beye ve milletimize düşman, neden... Biraz olsun siyaset üstü bir gözlükle bu konuları kendi kendimize tarihe bakarak ciddi bir mukayese yaparak düşünmeye çalışalım. Nedense bilinmez bu insanlar; normal zamanlarda devletin ve hukukun yanında yer almaları gerekirken, seksen küsur milyon milletimizin gözüne baka baka ittifak adı altında emirlerinin bir kısmını, her ne kadar ortaklığımız yoktur deseler de, bebek katillerinden, dağdaki teröristlerden, yurt dışındaki bazı mahfillerden alan, insanlarla birlikte olmaktan çekinmezler. Bu tip insanlar şayet mahkemeler, sayın hakimlerimiz, savcılarımız, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Sayıştay kendi arzuları üzerine bir karar verirlerse; o zaman hakim ve savcılara methiyeler düzerler, alkışlarlar. Yok, hâkimlerimiz, savcılarımız kanunlar muvacehesinde ve vicdanlarının seslerini dinleyerek karar verirlerse o zaman da normal hukuka saygısı olan, hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği şekilde hâkim ve savcılara saldırırlar. Yalandan haberler yaptırırlar, açlık, fakirlik edebiyatı yaparlar. Mahalli seçimler öncesi şayet belediyeleri kazanırsak, hiçbir işçinin ekmeği ile oynamayacağız derler. Seçimden sonra kazandıkları belediyelerde birçok insanı işinden, ekmeğinden ederler. Şimdi yıllar önce Allahu alem rahmetli olan Yeni İstiklal gazetesinde 23 Ocak 1963 tarihinde Çavuşoğlu M. Turgut'un yazdığı bir makaleyi birlikte okuyup. Günümüzde ülke satıldı, Ülke battı diyenlerin yüzüne çalalım. Ülkemiz dün nerede idi Bugün nerelerden, nerelere geldi... Birlikte okuyup, mukayesemizi yapıp ona göre kararlarımızı verelim. Saflarımızı belli edelim. "Bir memleket istiyorum hastanelerinden çok hapishaneleri, mekteplerinden çok kahvehaneleri, laboratuvar ve kütüphanelerinden çok poker kulüpleri bulunmasın! Bir memleket istiyorum insanın tabiata hükmettiği yirminci asırda, her sene sel basmasından on binlerce aile evsiz aç, perişan, tedavisi mümkün hastalıklardan binlerce ana, baba ölmesin! Bir memleket istiyorum ebesiz ana, "Doktor! Doktor!" diye sayıklayarak ölen hasta, mektep diye çırpınan yavru ve o memlekette iyiliğin adı budalalık, namussuzluğun adı gözü kapalılık ve hilekârlığın adı kahramanlık olmasın! Bir memleket istiyorum sayısı kırk bini aşan köylerinin (Şimdi köylerin sayısı terör sebebi ile bir hayli düşmüştür.) Hemen hiçbirinde doktor yokken, kazalarının büyük bir kısmında avukat bulunmazken, şarkta bir ortaokulu üç öğretmen idare ederken, iki-üç büyük şehrinde münevver işsizliğinden bahsedilmesin! Bir memleket istiyorum halkının yüzde sekseni okuma-yazma bilmezken, asrımızın vasıtaları ile en çok üç günlük mesafe olan Edirne-Hakkâri arası üç haftada kat